T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TEKELLÜM-İ SÂMİT

    Sessiz konuşma.
  • TEKELLÜS

    (C.: Tekellüsât) (Kils. den) Kireçleşme.
  • TEKEMKÜM

    Başına külâh giymek.
  • TEKEMMÜ'

    Mantar koparmak.
  • TEKEMMÜL

    Olgunlaşmak. Kemâle doğru gitmek.(İnsanda olan hadsiz istidadât-ı maneviyye ve nihayetsiz âmâl ve efkâr ve müyulât dahi israf edilmeyecektir. Öyle ise, insandaki o esaslı meyl-i tekemmül bir kemâlin vücudunu gösterir. Ve o meyl-i saadet, saadet-i ebediyeye namzed olduğunu kat'i olarak ilân eder. Öyle olmazsa insanın mahiyet-i hakikiyyesini teşkil eden o esaslı maneviyat, o ulvi âmâl, hikmetli mevcudatın hilâfına olarak israf ve abes olur, kurur, hebâen gider. S.)
  • TEKEMMÜL-Ü MEBÂDÎ

    Bir şeyi netice veren ilk unsur ve sebeblerin ibtidailikten mükemmelliğe doğru gitmesi.
  • TEKEMMÜM

    (Kümm. den) Örtünüp bürünme.
  • TEKEMMÜN

    Pusuya yatma, gizlenme.
  • TEKEMMÜŞ

    Acele etme.
  • TEKENNİ

    (Künye. den) Künye alma. Ad alma.
  • TEKENNÜF

    Bir yere toplanmak.
  • TEKENNÜS

    Gizlenmek. * Örtünmek.
  • TEKERFU'

    Mürtefi olmak, yükselmek.
  • TEKERRU'

    Paça yemek.
  • TEKERRÜC

    Fâsid olmak, bozulmak. * Kirlenmek. Paslanmak.
  • TEKERRÜH

    (Kerh. den) İğrenme, kerih görme.
  • TEKERRÜM

    Saygı görmek. Keremli olmak.
  • TEKERRÜR

    Tekrarlanmak. (Bak: Tekrârat)
  • TEKERRÜRÂT

    (Tekerrür. C.) Tekerrürler, tekrarlanmalar.
  • TEKERRÜŞ

    Buruşma.
  • TEKESSÜB

    Kazanmak.
  • TEKESSÜL

    Durmak. * Üşenmek. Gevşek davranmak.
  • TEKESSÜR

    Kırılmak.
  • TEKESSÜR

    Çoğalmak. Kesretli olmak. Adet miktarına adet ilâve olmak.
  • TEKEŞŞÜF

    Açılmak, görünmek, sıyrılmak, meydana çıkmak. * Rüsvay olmak. Sırları açığa çıkmak.
  • TEKETTÜL

    Bir yürüme çeşiti.
  • TEKEVVÜK

    Baş yarmak. * Basmak.
  • TEKEVVÜN

    (C.: Tekevvünât) Vücuda gelmek. Meydana geliş. * şekillenmek. * Var olmak.
  • TEKEVVÜNÎ

    Tekevvüne ait. Oluşla, hâdisatla alâkalı.
  • TEKEVVÜR

    Damlamak.
  • TEKEYMÜS

    Yemeklerin midede ezilmesi.
  • TEKEYYÜF

    Bir keyfiyet kabul etmek. Eksiltmek veya noksan etmek. Keyfiyetlenmek. * Keyiflenmek.
  • TEKEYYÜS

    (Kiyâset. den) Kiyâsetli ve zeki görünme. * Zariflik gösterme.
  • TEKFİL

    Kefil etme. Kefil edilme. Kefil gösterme. * Boynuna aldırmak.
  • TEKFİN

    Kefenlenmek veya kefenlemek.
  • TEKFİR

    Birisine "kâfir" deme, kâfirliğine hükmetme. * Ortadan kaldırma, yok etme. * Setretme, örtme. * Keffaret verme. * Elini göğsüne koyup tevazu yapma.
  • TEKFİR-İ YEMİN

    Yeminin keffaretini vermek. Yemin bozan bir kimsenin ceza olarak ödediği para, tuttuğu oruç. (Bak: Keffaret)
  • TEKFİR-İ ZÜNUB

    Günahları örtme, affetme.
  • TEKFUR

    Tar: Bizans İmparatorluğunun valilik derecesindeki idarî hizmetlerinde bulunan kimseler.
  • TEKHİL

    (Kuhl. dan) Göze sürme çekme.
  • TE'KİD

    Kuvvetlendirme, sağlamlaştırma. * Üsteleme. Bir iş için evvelce yazılan bir yazıyı tekrarlama.
  • TE'KİDEN

    Tekrarlama ile. * Sağlamlaştırarak. Te'kid suretiyle. * Evvelce yazılmış olan bir yazıyı tekrarlıyarak.
  • TE'KİD-İ MANEVÎ

    Söylenişi başka, manası müşterek olan.
  • TE'KİL

    Yedirme veya yedirilme.
  • TEKLÎ

    Hapsetmek.
  • TEKLİB

    Köpeğe av öğretmek.
  • TEKLİC

    Yüzünü ekşitmek.
  • TEKLİF

    Zor birşey istemek. Bir vazife ileri sürmek. * Sıkılgan ve resmi davranış. İçli dışlı olmayan çekingen muâmele. * Vergi yüklemek. * Vazife vermek. * Cenab-ı Hakk'ın, insanları, emir ve nehiyleri üzerine hareket etmeğe vazifelendirmesi. * Fık: Şeriat-ı İslâmiyenin, ehliyet ve salâhiyet sahibi olan insanlara bir takım vazifeler yapmalarını ve bir kısım şeyleri de terketmelerini emir ve ilzam buyurmasıdır. Bunlar ile öylece dinen me'mur ve vazifeli olan bir insana mükellef denir. Çoğulu: Mükellefîn'dir. (Bak: Ahlâk-ı hasene)(Teklif-i İlâhî bir tecrübedir. Tâ ervah-i âliye ile ervah-ı sâfile müsabaka meydanında birbirinden ayrılsın. S.)(S - Diyorsun ki: "Teklif, saadet içindir. Halbuki ekser-i nâsın şekavetine sebeb, teklifdir. Teklif olmasaydı, bu kadar tefavüt-ü şekavet de olmazdı?"C - Cenab-ı Hak, verdiği cüz'-i ihtiyarî ile ef'al-i ihtiyariye âlemini kesbiyle teşkil etmeye insanı mükellef kıldığı gibi, ruh-u beşerde vedia olarak ekilen gayr-i mütenahi tohumları sulamak ve neşv ü nemalandırmak için de beşeri teklif ile mükellef kılmıştır. Eğer teklif olmasaydı, ruhlardaki o tohumlar neşv ü nema bulamazdı. Evet, nev'-i beşerin ahvaline dikkatle bakılırsa görülür ki; ruhun manen terakkisini, vicdanın tekâmülünü, akıl ve fikrin inkişaf ve eterakkisini telkih eden, yani aşılayan, şeriatlardır; vücud veren, tekliftir; hayat veren, Peygamberlerin gönderilmesidir; ilham eden dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasaydı, insan hayvan olarak kalacaktı ve insandaki bu kadar kemalât-ı vicdaniye ve ahlâk-ı hasene tamamen yok olurlardı. Fakat insanların bir kısmı, arzu ve ihtiyariyle teklifi kabul etmiştir. Bu kısım, saadet-i şahsiyeyi elde ettiği gibi nev'in saadetine de sebeb olmuştur. Amma insanların büyük bir kısmı, ihtiyarı ile küfrü kabul ve tekâlif-i İlâhiyyeyi reddetmişlerse de, teklifin bazı nevi'lerinden süzülen terbiyevî, ahlâkî vesaire güzel şeyleri aldıklarından, teklifin o nevi'lerini zımnen ve ıztıraren kabul etmiş bulunurlar. İşte bu itibarla, kâfirin her sıfatı ve her hali kâfir değildir. İ.İ.)
  • TEKLİFÂT

    Teklifler.
  • TEKLİF-İ İLÂHÎ

    Allah'ın teklifi, yani emirleri.