Gül renkli olmak. * Gül etmek. * Bir nesneyi gül içinde bırakmak.
TERMİK
Fr. Sıcaklıkla alâkalı. Hararetle ilgili.
TERMİL
Kana boyamak. * Kan gibi kırmızı yapmak.
TERMİM
(C.: Termimât) Onarma, tamir etme. * Kırık kemikleri iyi etme.
TERMOS
yun. İçine konulan sıvının sıcaklık veya soğukluğunu uzun müddet muhafaza edebilen kap.
TERNİK
Bir nesneye bakıp durmak. * Gözün zayıflaması.
TERNİN
Öttürmek.
TERÖR
Fr. Yıldırma, tedhiş, korkutma. Anarşi.
TERR
Vurmak. * Kesmek. * Uzak olmak.
TERRAS
Kalkan kullanan. Kalkancı.
TERS
f. Korku.
TERSA
(C.: Tersâyâ) Hristiyan. İsevi.
TERSABEÇE
(C.: Tersabecegân) f. Hristiyan çocuğu.
TERSAN
f. Korkak, korkan.
TERSANE
f. Gemi yapılan ve tamir edilen yer.
TERSAYAN
(Tersâ. C.) Hristiyanlar. İseviler.
TERSENGİZ
(Ters-engiz) f. Korkutan, korku veren.
TERSİ'
Oymacılık. * Mücevherler takarak süslemek. * Edb: Bir beyti teşkil eden mısralar ile bir fıkrayı terkib eden cümlelerdeki lâfızları vezin ve kafiye itibari ile birbirine uygun olarak tertib etmektir. Külfetli ve gayr-ı tabii bir usuldür. Meselâ: Merhum Namık Kemâlin:Ecza-i beşer câlib-i te'cil-i fenadır.İbka-yı eser mucib-i tahsil-i bekadır. beyti tersi'ye misaldir.
TERSİB
Tortulaştırma, tortu halinde biriktirme. Tortusunu durultma.
TERSİL
Secisiz nesir yapmak. (Bak: Tertil)
TERSİM
Resmini çizmek. Resmedilmek. Resmini yapmak.
TERSİMÎ
Resimle alâkalı ve resme dair. Grafik.
TERSİN
Süzmek.
TERSNAK
f. Korkak, korkan.
TERŞİF
Yudumlama. Yudum yudum içme.
TERŞİH
(C.: Terşihât) Süzme, sızdırma. * Besleyip eğitme, terbiye etme. * Edb: Sözü özlü söyleme. * Tezyin etmek, süslemek.
TERŞİŞ
(Reşş. den) Saçma, serpme.
TERTERE
Depretmek, harekete getirmek, tahrik etmek.
TERTİB
(C.: Tertibât) Tanzim etme. Dizme, sıralama, düzene koymak. * Tedarik edip hazır ve müheyya kılmak. * Bir şeyi bir yere sabit ve pâyidar kılmak. * Mertebelere göre davranmak. * Hile ile aldatma.
Bir neticenin meydana gelmesi için lâzım olan sebeplerin sıralarına göre tertib edilmesi. Bir neticeye varılması için sırasıyla riayet edilmesi icab eden sebebler.
TERTİBKERDE
f. Düzenlenmiş, sıraya konmuş, tertib edilmiş.
TERTİBSÂZ
f. Düzenleyen, sıraya koyan, tertib eden.
TERTİL
Saçı yağlamak. * Tartmak, ölçmek.
TERTİL
Muvafık ve yerli yerinde, güzel, uygun ve lâtif konuşmak. * Düşüne düşüne, yavaş yavaş, anlayarak okumak. Beyan eylemek ve âşikâr kılmak. * Kur'an-ı Kerim'i usul ve kaidesine göre, acele etmeksizin dura dura anlaya anlaya okumaktır. Kur'an-ı Kerim tertil üzere nâzil olmuştur.
TERVİB
Sütü yoğurt yapmak. * Sütün yoğurt olması.
TERVİC
Revaç vermek. Değerini arttırmak. * Müsait karşılamak. Kabul ettirip, geçerli kılmak.