T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TEVHİN

    (Vehn. den) Zayıf kılmak, zâfiyete duçâr eylemek veya edilmek. * Zayıfa nisbet etmek veya edilmek.
  • TEVHİŞ

    Ürkütme, kaçırma, korkutma.
  • TEVHİŞÂT

    (Tevhiş. C.) Ürküp kaçmasına sebep olmalar, ürkütmeler.
  • TEVHİYE

    Acele etmek.
  • TE'VİB

    Tesbih etmek. * Sabahtan akşama kadar seyretmek.
  • TE'VİD

    Eğriltme.
  • TEV'İD

    (C.: Tev'idât) Sözle korkutma.
  • TE'VİL

    (Tef'il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca' etmek. Döndürmek. Te'vil kelimesi, bazı müfessirlere göre, rücu' mânasına olan "Evl: " den alınmıştır. Müfessirlerce: Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca' ile beyan etmektir. Bazılarınca da (Evvel: ) lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sarf ve irca' eylemektir. Bazılarınca da hükümet ve siyaset mânasına olan (İyalet: ) den alınmıştır ki, te'vil eden kimse, zihin ve fikrini kelâmdaki sırrın tetebbuuna taslit etmekten ibarettir ki, kelimeden maksud olan mâna zâhir ve söyleyenin muradı aşikâr ola. Tefsir ve te'vil beynindeki fark ise: Tefsir: Nüzul-ü âyetin sebebinden bahs ve lügat cihetinden kelâmın mevzuuna müteallik maddeye mübâşerettir. Te'vil ise: Âyetlerin sırlarını ve istar-ı kelimatı (kelimeler perdesini ve zarını) inceden inceye araştırmak ve âyetin mâna ihtimâllerinin birini tâyin etmekten ibarettir ki, muhtelif vecihlere muhtemel olan âyetler olur. Kur'anın anlaşılmasında birinci mertebe tenzil, ikinci mertebe te'vildir.Te'vil, bundan başka "rüya tâbir etmek" mânasına gelir ve "hoş kokulu bir nebat" adıdır. (Kamus Tercemesi)
  • TE'VİLÂT

    (Te'vil. C.) Te'viller. Zâhiren yakın mâna ve delil nakletmek sebebiyle başka mâna vermeler.
  • TE'VİM

    Tâzim etmek, hürmet etmek.
  • TE'VİYE

    Haz duyup "oh" demek.
  • TEVKÂF

    (Ev) damlamak.
  • TEVKIYE

    Çok sakınmak.
  • TEVKİ'

    Alâmet, işaret, belirti, nişan. * Sultan. * Kılıca nakış yapmak.
  • TEVKİD

    Sağlamlaştırma.
  • TEVKİD

    Ateş tutuşturma.
  • TEVKİF

    Alıkoyma, tutma. Hapis olarak bekletme. Vakfetme. * Arafatta mevkaf olan yerde durdurmak. * Bir kimsenin koluna bilezik takmak.
  • TEVKİFHÂNE

    Hapishane.
  • TEVKİL

    Kendine birisini vekil etmek. Vekil tâyin etmek.
  • TEVKİM

    Zelil etmek. * Katletmek, öldürmek. * Hıfzetmek, korumak.
  • TEVKİR

    Bina için yemek pişirip yedirmek. Ziyafet vermek.
  • TEVKİR

    Tazim. Hürmetle anmak. İhtiram etmek.
  • TEVKİS

    Küçük odun parçalarını ateşe atmak.
  • TEVKİŞ

    Tahrik etmek.
  • TEVKİT

    Vakit tayin etmek. Vakitlendirmek.
  • TEVKİT

    Hurmanın kararmaya başlaması.
  • TEVLA'

    Eğrilik.
  • TEVLE

    Sihir, efsun.
  • TEVLİ'

    Bir nesneye beyaz noktalar yapmak.
  • TEVLİD

    Çocuğu doğarken almak. Doğurmak. Doğurtmak. * Mc: Sebep olmak, vücuda getirmek. * Beslemek. Terbiye etmek.
  • TEVLİDÂT

    (Tevlid. C.) Meydana getirmeler, sebep olmalar. * Doğurmalar, doğurulmalar; doğurtmalar.
  • TEVLİH

    Şaşırtma. Sersemleştirme.
  • TEVLİYET

    Bir vakfın işlerine bakma vazifesi. Mütevellilik. * Yüz çevirme, yüz döndürme. * Fık: Sâhib olunan malı peşin değeri ile başkasına tevcih etme.
  • TEVR

    (C.: Etvâr) Ağzı büyük gönden olan bardak. * Su bardağı. Abdest ibriği.
  • TEVRAT

    Hz. Musâ Aleyhisselâm'a nâzil olan kitab-ı mukaddesin nâm-ı celili. (Hakiki Tevrat, Kur'an-ı Kerim ile barışıktır. Şimdiki ise, çok yerleri değiştirilmiş, tahrif edilmiştir. Bu kitabın aslından az bir şey kalmıştır. Aklı başında ve İslâmiyeti, Kur'an-ı Kerim'i tetkik eden Yahudiler de hidayeti seçmişler ve müslüman olmuşlardır.)
  • TEVREB (TEVÂRİB)

    Toprak.
  • TEVRİB

    Bir nesnenin uzunluğuyla eni arası.
  • TEVRİD

    Gülgün etmek. * Ağacın çiçek vermesi.
  • TEVRİH

    Bir hâdisenin veya konuşmanın tarihini yazmak. Vakit bildirmek.
  • TEVRİK

    Ağacın yapraklanması.
  • TEVRİK

    Davarın üstüne oturmak.
  • TEVRİM

    Gazaba getirme, öfkelendirme. * Verem etme, verem edilme. * Bedenin azâsını şişirip kabartmak.
  • TEVRİS

    Zaferana benzer bir ot.
  • TEVRİS

    Vâris kılmak, mirâs bırakmak. Malının faydasını birisine âid kılmak. * Ateşi yakmak, alevlendirmek için tahrik etmek. (L.R.)
  • TEVRİŞ

    Kandırmak.
  • TEVRİT

    Tehlikeye düşürme, vartaya düşürme.
  • TEVRİYE

    Örtüp gizlemek. * Sözünü veya bir haberi izah etmeyip gizlemek. * Edb: Birkaç mânası olan bir kelimenin en uzak mânasını kasdetmek.
  • TEVSEN

    f. Azgın, başı sert at. * Mc: Dikbaşlı adam.
  • TEVSİ'

    Genişletme. Bollaştırma.
  • TEVSİB

    Sıçratmak. * Yastık dikmek.