Vesikalandırmak. Vesikalamak. Sağlamlaştırmak. Yazılı hale koymak. * Bir kimse hakkında -bu emindir, mutemeddir- demek.
TEVSİM
Hacıların hac zamanı toplanmaları. * Dağlamak sureti ile ten üzerine işaret koyma, döğme yapma. * İsimlendirme, ad verme.
TEVSİR
Yumuşak etmek, yumuşatmak.
TEVSİT
Birini araya koyma. Ortaya koyma. Vâsıta etme.
TEVŞİ'
Süsleme.
TEVŞİH
(Vişah. dan) (C.: Tevşihât) Süslü elbise giydirme. Süsleme veya süslendirme. * Kur'ân-ı Kerimi usul ve kaidelerine göre okuma. * Bir kimseye mücevher gerdanlık takmak. * Ist: Bir eseri, büyük bir adamın adıyla süsleme. Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitap yazarlar, kitabın baş tarafında onların adını zikrederler, bunu yapmakla da eseri süslemiş olurlardı. * Boyun bağı. * Urgan ve sicim asmak.
TEVŞİM
(C.: Tevşimât) (Veşm. den) Bedene döğme yapma. İğne ile yazı yazma veya şekil yapma.
Tartmak. Ölçülü hâle koymak. * Zihinde düşünüp kararlı hâle koymak.*
TEY'
Kusmak. * Yere akmak.
TEYAKKUN
İyiden iyiye araştırıp şüphesiz tam olarak bilmek. * Tam yakınlık hâsıl etmek.
TEYAKKUZ
Uyanık olma. * Uykudan kalkma. * Göz açıklığı.
TEYAMÜN
Her nesneyi sağından tutmak ve sağından başlamak.
TEYASÜR
Bir nesneyi solundan tutmak.
TEYBİS
Kurutma, kurulama.
TE'YE
Eğlenmek, durmak, oyalanmak.
TEYEBBÜS
(C.: Teyebbüsât) Kuruma, kuru olma.
TEYEFFU'
Yüce olmak, yükselmek.
TEYEFFÜN
Çok yaşamak.
TEYEKKUNÂT
(Teyekkun. C.) Tam olarak ve iyice bilmeler.
TEYEMMÜM
Kasd. * Fık: Su bulunmadığı veya su bulunup da kullanılması mümkün olmadığı takdirde temiz olan toprak cinsinden bir şey ile, abdestsizliği veya gusülsüzlüğü -hadesi- gidermek maksadiyle yapılan bir ameliyedir.
TEYEMMÜN
Uğur sayma. Bir şeyle teberrük eylemek. Bir şeyi mesut ve uğurlu saymak. * Ölüyü kabirde sağ yanına yatırmak. * "Ben Yemenliyim" demek.
TEYEMMÜNEN
Uğur sayarak. Teyemmün ederek.
TEYESSÜR
Kolaylıkla husule gelme. * Muvaffakiyet ve başarı ile bitme.