Çürütmek. Küçük düşürmek. Eğlenmek, alaya almak. * Bir şeyin dışını tezyin ve tanzim edip, içini fena yapmak. Kötü ayar etmek. * Tahkir etmek.
TEZYİL
Ayırmak.
TEZYİL
Eklemek. Uzatmak. Altına ilâve etmek. Zeyl yapmak.
TEZYİN
Süslemek. Bezemek. Donatmak.
TEZYİNÂT
Süsler. Ziynetler.
TEZYİNÂT-I LAFZİYYE
(Muhassınat-ı lafziyye de denir. İlm-i Bediin iki bölümünden ikinci bölümüdür. ) Kelâmın lafzında olan ve göze hitab eden edebî san'atlar. Cinas, seci' gibi.
TI
Arabçada "" harfi. (Tâ) da denir.
TIB
(Bak: Tıbb)
TIB'
(C.: Atbâ) Nehir.
TIB'
Gölge.
TIBA'
Tabiat. Yaradılış. * Tabiatlar. Yaradılışlar.
TIBAA(T)
Kitap ve saire basma işi. * Kılıç yapma san'atı.
TIBAK
Uyma, uygunluk. * Tabakalar. Katlar. * Birbirine uygun olan şey. * Bir şeyi diğerine uydurup müsavi ve münasib kılmak.
TIBALE
Deve boynuna asılan büyük çan. * Davulculuk.
TIBB
Tabiblik, doktorluk. * Her şeyi gereği gibi bilmek. * Rıfk. Suhulet. * İrade. * Hastayı ilâçlarla tedaviye çalışmak. * Şan. * Şehvet.( $Kur'an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder. Öyle de, şu elindeki san'at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbaniye, remzen tergib ediyor. İşte şu âyet işaret ediyor ki: "En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî-Adem! Me'yus olmayınız. Her dert, -ne olursa olsun- dermanı mümkündür. Arayınız, bulunuz. Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür. " Cenab-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor ki: "Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim. Biri, mânevi dertlerin dermanı; biri de, maddi dertlerin ilâcı. İşte ölmüş kalbler nur-u hidayetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, O'nun nefesiyle ve ilâciyle şifa buluyor. Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine deva bulabilirsin. Çalış, bul! Elbette ararsan bulursun." İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor. S.)
TIBBE
(C.: Tıbeb) Bir parça uzun bez.
TIBBEN
Tıp cihetiyle. Doktorlukça.
TIBBÎ
Hekimliğe ait. Doktorlukla alâkalı. * Hekimce.
TIBBİYE
Tıp mektebi. Tıp fakültesi.
TIBK
Aynısı, tıpkısı, tam aslı, tam kendisi.
TIBL (TABL)
(C.: Tubul-Atbal) Davul.
TIBS
Kurt, zi'b.
TIFL
Küçük çocuk. * Her şeyin cüz ve parçası. * Batmaya yakın güneş. * Kıvılcım.
TIFLÂNE
f. Çocukçasına, çocuk gibi. Çocuğa yakışır surette.