T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TUF

    f. Yankı. Akseden ses. Aks-i sada.
  • TUFA

    Sihir, efsun.
  • TUFAHE (TAFÂHE)

    Çömlek. * Her ne olursa olsun ağzına alan köpek. * Her nesnenin üzerine gelen.
  • TUFAN

    Çok şiddetli ve her tarafı kaplayan yağmur. * Nuh Peygamber (A.S.) zamanındaki büyük su baskını hâdisesi. (Hz. Nuh'un (A.S.) Cenab-ı Hak'tan aldığı emri kavmine tebliğ etmesi neticesinde kavminin ekserisi hürmetsizlik ve dinlememezlik yaptıklarından ve zulme başladıklarından, Cenab-ı Hakk'ın izni ile devamlı ve şiddetli yağmurla büyük su baskını oluyor ve Nuh Peygamber (A.S.) bir gemi yaparak, kendisine iman edenlerle ve her sınıf canlı mahluktan birer çift alarak su üzerine çıkıyor ve zâlimler suya gark oluyor, Peygambere itimad ile tâbi olanlar da tufandan kurtuluyor. Bu hâdisenin vukuu Kur'anda sâbittir.)
  • TUFANZEDE

    f. Tufan görmüş. Tufana uğramış.
  • TUFAVE

    Güneş dairesi. * Ay ağılı, hâle. * Kabile.
  • TUFEYLÎ

    (Davetsiz ziyafete giden Tufeyl adında birisinin ismindendir) Sahte. * Dalkavuk. Çanak yalayıcı. * Başkasının sırtından geçinen. Asalak. Parazit. Fazladan.
  • TUFF

    Tırnak arasında olan kir. * Parmakların üstünde olan kir.
  • TUFFAH(A)

    Elma.
  • TUFU'

    Ateşin sönmesi.
  • TUFUH

    Kap ağız ağıza dolma. * Yukarı kalkma. * Çabuk geçme.
  • TUFUL

    Güneşin batmağa yaklaşması. * (Tıfl. C.) Çocuklar.
  • TUFULÂNE

    f. Çocukçasına.
  • TUFULİYYET

    (Tufulet) Çocukluk. Küçüklük. Yavru oluş. * Ter u tazelik.
  • TUFYE

    Mukul ağacının yaprağı. Yılanın arkasındaki hatta teşbih edilir.
  • TUGAT

    (Tâgi. C.) Tâgiler. Azmış ve hak yoldan sapmış olanlar.
  • TUGAVE

    Güneş dairesi. * Araptan bir kabile.
  • TUGMUS

    Şeytanın ve cinnin gayet habisi.
  • TUGVAN (TUĞYÂN)

    Haddinden tecavüz etmek, haddini aşmak.
  • TUGVE

    Dağ başı. * Yüksek mekân.
  • TUGYAN

    Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Azgınlık, taşkınlık. Taşkın mizaçlılık. * Kan galebe etmesi hali. * Resmî devlet kuvvetlerine karşı durmak. * Su baskını.
  • TUGYE

    Dağ başı. * Yüksek mekân.
  • TUH

    Helâk olmak. * Berbad olmak. (Hakaret için söylenilen bir kelimedir)
  • TUHAF

    (Tuhfe. C.) Hediyeler. * Münâsebetsiz hâl. * Eğlenceli, gülünç. * Garip iş veya şey. * Hoşa giden ve az bulunur şeyler.
  • TUHAL

    Dalak ağrısı.
  • TUHARE

    Taharet ettikleri suyun bakiyyesi.
  • TUHFE

    Turfanda şey. * Görülmemiş yeni çıkan. Yeni. * Hediye, armağan.
  • TUHFÎ

    İyilik etmek.
  • TUHLA

    Kara ile boz arasındaki renk.
  • TUHLÜB

    (C.: Tahâlib) Soysop, sülâle.
  • TUHM

    (C.: Tühum) Her yerin ve her köyün nihayeti.
  • TUHME

    Hayvanın burnunun kara olması.
  • TUHME

    Mide dolgunluğu. Hazımsızlık.
  • TUHR

    Pâklık, temizlik, taharet. * Kadınların iki âdet görmeleri arasındaki temizlik hâlleri. (Temizlik hâli uzayan, devam eden kadına "Mümtedet-üt tuhur" denir).
  • TUHRA

    Yufka bulut.
  • TUHRUBE

    (Tahrebe-Tıhrıbe) Bez parçası. * Bulut parçası.
  • TUHRURE

    (C.: Tahârir) Bulut parçası.
  • TUHTUH

    Kötü ahlâk.
  • TUHUHA

    Hamurun ekşimesi.
  • TUHUR

    Arınıp pâk olmak, temizlenmek.
  • TUHUR

    (C.: Tahârir) Bulut parçası.
  • TUHUT

    Hor ve hakir kimse.
  • TUHVE

    Yufka bulut.
  • TUHYAN

    Karlık gibi su soğutacak kap. Buzluk, buzdolabı.
  • TUHYE

    Benî Temim kabilesinden bir cemaat.
  • TUKA

    Takva. Allah'tan korkmak. Havfullah.
  • TUKAT

    Nefsini haramdan ve şüpheli nesnelerden saklamak.
  • TUKUS

    Yaban havucu.
  • TUKYE

    Sakınma.
  • TUL

    Boy. * Uzunluk. * Ömür ve hayat. * Uzamak. * Zaman çokluğu. * Çokluk, bolluk.