f. Kardeş gibi davranan. Kardeş gibi muâmelede bulunan.
UHUVVETKÂRANE
f. Kardeşçesine, kardeş gibi olarak. Birlik, beraberlik ve karşılıklı sevgi ile.(Uhuvvetin sırrı: Şahsiyetini kardeşler içinde fâni edip, onların nefislerini kendi nefsine tercih etmek. L.)(Her ikinizin, Hâlikınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir... Bir bir, bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, Dininiz bir, Kıbleniz bir.. Bir bir yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir... Ona kadar bir bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği; ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlıyacak mânevi zincirler bulundukları hâlde; şikak ve nifaka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü'mine karşı hakiki adâvet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münâsebât-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i'tisaf olduğunu; kalbin ölmemiş ise aklın sönmemiş ise anlarsın! M.)
UHUZ
Göz ağrısı.
UHZ
Sihir, efsun.
UKAB
(C.: Ukbân-Ekub) Tavşancıl kuşu.
UKAB
Duman, toz.
UKABEYN
İşkence veya asmak için dikilen iki tane dar ağacı. * Kovayı muhafaza etmek için kuyu içinde olan yumru taş. * Kuyu duvarı arasına koyulan saksı parçası. * Havuz içinde akan suyun yolu. * Büyük ilim.
UKAD
(Ukde. C.) Düğümler, bezler, şişlikler. Boyun, koltuk altı ve kasıkta bulunan guddeler.
UKAD-I HAYATİYE
Can alıcı noktalar, hayat düğümleri. Bir şeyi meydana getiren aslî rükünler.
UKALA
(Âkıl. C.) Akıllılar. * Halk dilinde: Akıllılık iddia edenler.
UKAM
Çok sert. Pek şiddetli.
UKAMA'
(Akîm. C.) Kısırlar. Zürriyeti olmayanlar.
UKAMİS
Çok.
UKAR
şarap. * Lüks mobilya.
UKAS
Bir cins ot. * "Kesmek" mânâsına mastardır.
UKAYKAN
Karınca.
UKAZ
Mekke-i Mükerreme yakınındaki bir pazar adı.
UKBA
Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. * Ceza.
UKBA-İ FERDA
f. Gelecek olan âhiret. Yarınki devir.
UKBE
Nöbet. * Çorba bakiyyesi.
UKBE BİN AMİR BİN KAYS EL-CÜHENÎ (R.A.)
Ashab-ı Kiramın mümtaz fakihlerinden ve Kur'an-ı Kerim'i ezberleyip yazanlardandır. 55 Hadis-i Şerif rivayet etmiştir. Mısır Valiliğinde bulunmuş ve orada Hicri 58 tarihinde vefat etmiştir.
UKD
Düğüm. * Yoğun. * Gazap, hiddet. * Sâkin olmak.
UKDE
Düğüm, bağ. * Karışık ve müşkil iş. Zorluk, zor iş. Vâlilik ve halifelik için akdolunan biat. * Ağaçlık yer. * Pelteklik, kekemelik. * Arzu edip de ulaşamadığından dolayı içe dert olan şey.
UKDEGİR
f. Müşkil, zor. * Şüpheli. * Düğümlü.
UKDEGÜŞA
f. Müşkilleri yenen.
UKDE-İ HAYAT
f. Hayat düğümü. (Çekirdek gibi)
UKDE-İ LİSAN
f. Kekelemek.
UKDEVÎ
Düğüm biçiminde olan. Ukde ile alâkalı.
UKHUVAN
Papatya.
UKIYYE
(Bak: Okiyye)
UKKAŞE BİN EL-MİHSAN EL-ESDÎ (R.A.)
Efâdıl-ı Sahabeden ve kahramanlardan olup hususan Bedir muharebesinde ve Hazret-i Ebu Bekir (R.A.) devrinde mürtedlerle olan muharebede yararlıklar göstermiştir. Peygamberimizin vefat tarihinde 44 yaşlarında idi.
UKKAZE
(C.: Akâkiz) Ucu demirli sopa.
UKKE
Tulum, deriden yapılan kap.
UKLE
Bağlamak. * Hile edip aldatmak.
UKLUM
Kuvvetli deve.
UKM
Kısırlık. * Verimsizlik.
UKNE
(C.: Uknâ-Akân-Uknât) Karın büklümü. (Şişmanlık ve semizlikten olur.)
UKNE
Taş oda veya kulübe, kümes.
UKNUM
(C.: Ekanim) Asıl.
UKR
Kısırlık. * Kısır olan kadının veya dişi hayvanın hali. * Mc: Netice alamama.
UKRE
Kısır. Doğurmayan kadın veya hayvan.
UKRUBAN
Akrebin erkeği.
UKSUME
(C.: Ekasim) Nasib, kısmet. Hisse, pay.
UKTUA
Alâkayı kesmek gayesiyle gönderilen şey. İlgiyi kesmek üzere verilen şey.
UKUB
Toz. * Çömlek kaynaması. * Kalabalık.
UKUB
Her nesnenin sonu.
UKUBAT
(Ukubet. C.) Cezalar. İşkenceler, eziyetler. * Kısas ve şahsî cezalar.