L Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • LAFZ-I HAS

    Bir mânâya münferiden başlı başına vaz' olunan lâfızdır. Hasan, Hüseyin, insan, erkek, kadın lâfızları gibi.
  • LAFZ-I KÜLLÎ

    Man: Mânâsı umumi ve herkesçe müşterek olan lâfız. "İnsan" gibi.
  • LAFZ-I MUHTEMEL

    Huk: İki veya daha ziyade mânâya hamli mümkün bulunan sözdür ki, hangi mânânın kast olunduğu mücerred rey ile değil; deliller ve karineler ile tayin olunur.
  • LAFZ-I MURAD

    Mânâsı için olmayıp lafzı için söylenen kelime, söz.
  • LAFZ-I MÜFESSER

    Huk: Tahsis ve te'vile ihtimâl bırakmıyacak derecede açık olan sözdür ki, onunla amel vâcib olur.
  • LAFZ-I MÜREKKEB

    Man: Mürekkeb lafız. Cüzlerden biri, mânâsının cüzlerinden birine delâlet eden lafız.
  • LAFZ-I MÜŞEBBİ'

    Doyurucu, tatmin edici söz.
  • LAFZ-I MÜŞTEREK

    Huk: Birçok müsemması bulunan lafızdır ki, hangi mânâ kasdolunduğu taayyün etmediği surette mânasız addolunur, onunla amel olunmaz.
  • LAFZ-I VÂHİD

    Tek söz.
  • LAFZ-I ZÂHİR

    İbaresi işitilmekle ancak bilinen, yâni söyleyenin maksadı düşünülmeye muhtaç olmadan derhal mânâsı anlaşılan sözdür. Bunun zıddına hafi denir.
  • LAFZÎ

    Lafza ait ve müteallik. * Gr: Kelimenin söylenişine ve yapısına aid, onlarla alâkalı.
  • LAFZİYE

    Sözde ve yazıda görülen ve çok defa tasannua kaçan kelime süsleri.
  • LAFZ-PERDAZANE

    f. Çeşitli ve çok söyleyerek.
  • LAFZULLAH

    Allah lâfzı. (Bu kelime Kur'ân-ı Kerimde 2806 defa zikredilmiştir. Bu lâfız bütün "sıfat-ı kemâliyeyi" tazammun eden bir sadeftir.)
  • LAG

    f. Lâtife, şaka. * Oyun.
  • LAGAR

    f. Cılız ve zayıf hayvan.
  • LAGARÎ

    f. Cılızlık, zayıflık.
  • LAGB (LÜGÂB)

    Zahmet, meşakkat. * Güve yemiş kuş kanadı. * Zayıf adam.
  • LAGIB

    Acıkmış ve yorulmuş kişi.
  • LAGİYE

    Edebe aykırı ve fena söz.
  • LAGLAGA

    (C.: Laglag) Ördekten küçük bir güzel kuştur, başında az miktar beyaz tüyü vardır. Türk diyârında yavrusunu çıkarıp kış günlerinde Mısır'a gider.
  • LAGM

    İnanmayacak söz söylemek. * Bulaşmak.
  • LAGT

    Hafif hafif ses çıkarma. Mırıldanma.
  • LAGV

    Faydasız çirkin söz. * Köpeğin ürkmesi. * Deve avazı. * Rağbet olunmayan nesne. * Hükümsüz. * Kaldırmak. * Hata etmek. * İbtâl etmek.
  • LAGVİYYAT

    (Lagv. C.) Lağvlar. Boş sözler.
  • LAGY

    Avaz, ses, savt. * Yaramaz fuhuş sözler.
  • LAGZ

    Kayma, sürçme.
  • LAGZAN

    f. Kayan, sürçen.
  • LAGZİDE

    f. Kaymış, sürçmüş.
  • LAGZİDE-PÂ(Y)

    f. Ayağı kaymış. Ayağı sürçmüş.
  • LAGZİŞ

    f. Sürçme, kayma. * Kayış, sürçüş.-LAH : f. Kelimenin sonuna ilâve olunarak "yer" mânâsını verir. Meselâ: (Senglâh: Taşlık yer.)
  • LAĞIM

    Kaleleri düşürmek için gedik açmak veya düşman ordugâhına zarar yapmak maksadıyla açılan ve barut konulup atılan yerler. Bu işi yapanlara "lâğımcı" denilirdi. Sonradan bu türlü işlere "İstihkâm" denilmiş ve o ad altında askeri teşkilât yapılmıştır. * Kazurat ve çirkef sularının akmasına mahsus örtülü yol.
  • LAH'

    (Gövde) sülpük ve sarkık olmak.
  • LAHA

    Boş ve faydasız sözler konuşmak. * Ekmeği ıslatıp yemek. * Gıda. * Aldatıp kandırmak. * Karnın sarkık ve sülpük olması.
  • LAHA

    f. Yama.
  • LAHAMET

    Semizlik, etlilik, şişmanlık.
  • LAHAN

    Bozulup kokmak.
  • LÂHAVLE

    (Lâhavle ve lâkuvvete illâ billâhil-aliyyil azim" cümlesinin kısaltılmışı ki, "Kuvvet ve kudret ancak Cenab-ı Allah'tadır." meâlinde olup bir belâ ve tehlike esnasında veya sabrın tükendiğini açıklamak için söylenir.
  • LÂHAYR

    Uğursuz, hayırsız.
  • LÂHAYRE FİH

    Bu işte hayır ve uğur yok.
  • LAHB

    Sür'atle gitmek. * Eti kemikten ayırıp soymak.
  • LAHC

    Dar olmak. * Bir nesne, kabında paslanıp çıkmamak.
  • LAHD (LUHD)

    (C.: Lühud) Mezar. Üstü yükseltilerek yapılan mezar. * Eğilmek. * Bir tarafına meyilli olan çukur.
  • LAHE

    f. Yama.
  • LAHF

    şiddetli vuruş.
  • LAHF

    Örtmek, setr etmek.
  • LAHH

    Ulaşmak, varmak. * Yağmuru kesilmeyen bulut.
  • LAHH

    Göz yaşının çok olması.
  • LAHHAM

    Kaz gibi büyük, başı kızıl, kanadı kara bir kuş. Vezega dedikleri keler.
  • LÂHIK

    Yetişen, ulaşan, erişen. Eklenen, katılan. * Fık: Namaz başlangıcında imama uymuşken ayrılarak tekrar namaz bitmeden imama uyan.