E Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • EFKÂR-I ÂMME

    Halkın düşüncesi ve fikirleri.
  • EFKAR-I FUKARA

    Fakirlerin en fakiri, çok fakir.
  • EFKÂR-I SÂİBE

    Maksada uygun fikirler, doğru sözler.
  • EFKÂR-I UMUMİYE

    (Bak: Efkâr-ı âmme)
  • EFKEL

    (C.: Efâkil) Titremek.
  • EFL

    Gurub etmek, batmak.
  • EFLAH

    Çok felah bulan, kurtulan, selâmete çıkan. Taleb ettiği şeye, arzusuna vasıl olan.
  • EFLAK

    Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Romanya'yı meydana getiren asıl ülke (Merkezi Bükreş'tir.)
  • EFLÂK

    (Felek. C.) Felekler, gökler. Dünyalar, âlemler. Asumanlar.
  • EFLATUN

    Plâton. (M.Ö. 429 - 347) Aristo'nun üstadı, Sokrat'ın talebesi, eski Yunan filozofudur.
  • EFLATUNÎ

    Leylakî ile ergüvanî arasında, hafif mor karışık renk.
  • EFLATUNİYE

    Eflâtuna göre olan felsefe, düşünüş (Plâtonizm). Çok ileri veya parlak devir.
  • EFLEC

    (Felc. den) Seyrek, sık olmayan diş. Bazıları dökülmüş olan diş. * Geniş omuzlu, kollarının arası açık olan adam. * Nüzul hastalığına tutulmuş olan kimse.
  • EFLEC-ÜL ESNÂN

    Seyrek dişli.
  • EFLES

    Çok müflis, iflâs etmiş, züğürt.
  • EFLUD

    Yetişkin, gürbüz (çocuk).
  • EFN

    Noksan etmek. İçmek. * Sağmak. * Davarın sütü az olmak.
  • EFNAD

    (Fened. C.) Bunaklar, yaşlarının ilerlemesinden bunamış olanlar.
  • EFNAN

    (Fen. C.) Neviler, çeşitler. * (Fenen. den) İnce dallar. * Üslublar, şubeler.
  • EFNAN-I ELVAN

    Renk çeşitleri.
  • EFNİYE

    (Finâ. C.) Avlular.
  • EFRA'

    İşi gücü olmayan adam. Boş dolaşan kişi. * Kuruntulu, vesveseli adam. * Başının saçı tamam olan kimse. (Müe: Für'â)
  • EFRAD

    (Ferd. C.) Fertler. Askerler.
  • EFRAD-I ADÎDE

    Çok kalabalık fertler.
  • EFRAH

    Ferahlamalar. İç açılmaları. Sevinmeler.
  • EFRAHTE

    f. Yukarı kaldırılmış, yükseltilmiş, yükselmiş.
  • EFRAK

    Ayrılmış. * Çatal ibikli horoz.
  • EFRAN

    Neş'eli, keyifli, sevinçli olan kimse. Mesrur.
  • EFRAS

    (Fers. C.) Atlar. Beygirler.
  • EFRAŞTE

    f. Yükseltilmiş, yukarı kaldırılmış.
  • EFRAZ

    f. Kaldırma. Yükseltme. Yüksek. Yukarı. Bülend.
  • EFRENC

    (Fr: Franc. dan) Bu kelime, Ortaçağda teşekkül ederek, o sıralarda Frankların ve bilhassa Charlemagne'in hükmü altında bulunanlara ve zamanla genişleyerek bütün Avrupalılara denmiştir. Frenk. Avrupalı ve hasseten Fransız.
  • EFRENCÎ (EFRENCİYYE)

    Frenklere yani Avrupalılara mahsus ve aid. * Frengi hastalığıyla alâkalı ve münasebetdar.
  • EFREND

    f. Debdebe, gösteriş, süs, bezek.
  • EFREZ

    Arkası kambur gibi olan (adam.)
  • EFRUG

    f. şu'le, nur, ziya, ışık.
  • EFRUHTE

    f. Şu'lelenmiş, parlamış, ziyalanmış, nurlanmış, ışıklanmış, aydınlanmış. * Yanmış, tutuşmuş.
  • EFRUŞE

    f. Un helvası.
  • EFRUZ

    f. (Efruhten: Tutuşturmak, ziyalandırmak mastarının emir kökü) Şule. Aydınlatıcı. Parıltı.
  • EFSA

    f. Sihirbaz. Efsuncu. İnsanı teshir edici.
  • EFSAH

    Daha fasih. En fasih. Pek çok güzel ifade.
  • EFSAH-I FÜSEHÂ

    Fasih ve güzel konuşanların en fasihi ve güzeli.
  • EFSAK

    En fâsık, çok edepsiz.
  • EFSAL

    (Fesl. C.) Alçak, âdi ve aşağılık kişiler.
  • EFSANE

    Masal. Uydurulmuş yalan hikâye.
  • EFSANE-CUYÎ

    f. Masal, efsane arayıcılık.
  • EFSANE-GU(Y)

    Masal söyleyen, efsane anlatan.
  • EFSANE-PERDAZ

    f. Hikâye yazan, masal uyduran, meddah, romancı.
  • EFSAR

    f. Yular.
  • EFSED

    Pek fena, çok bozuk, fazlaca kötü.