Çok parlak ve kıymetli. Beyaz şey. * İşi güzel ve hatırlı olan kimse, aziz ve şerefli. (Müennesi daha çok müsta'meldir: Şeriat-ı Garrâ gibi.)
EGBİYA
(Gabi. den) Gabiler. Akılsızlar. Anlayışı kıt olanlar.
EGDİYE
(Gıdâ. C.) Gıdalar.
EGLAK
(Galak. C.) Kilitler, kilitli şeyler. Mc: Anlaşılması zor olan ifadeler.
EGLAL
(Gull. C.) Halkalar. Kelepçeler. Mahkemenin cezaya müstehak kılıp mahkum ettiği kimselerin boyun ve ayaklarına vurulan zincirler. * (Galel. C.) Ağaçlar arasında korulukta akan sular.
EGLEB
(Bak: Ağleb)
EGMAK
(Bak: A'mak)
EGMİS
(Gams. dan) Batır, daldır (meâlinde).
EGNAM
Koyunlar.
EGNİŞ
f. İnşa etme, bina yapma. Yapı meydana getirme.
EGNİYA
(Gani. C.) Zenginler.
EGO
Lât. Ben. Ene.
EGOİST
Bencil, hodpesent, hodbin, kendini beğenmiş, menfaatperest.
EGOİZM
Fr. Bencillik. Kendi menfaatını ön plâna alma. Her işi ve davranışta kendini düşünme. Bencillik, hem ahlâk, hem de dinde reddedilen kötü bir huydur. Bencillikten kurtulmanın çaresi, İslâm terbiyesidir.
EGOSANTRİZM
Fr. Psk: Benmerkezcilik. Zihnî gelişmenin ilk çocukluk safhası. Bebek büyüyüp kendi varlığı ile başka varlıkları ayırmaya başladığı zamanlarda kendine has bir düşünce tarzı ile düşünür. Sanki dünyada en önemli varlık kendisi, herşey onun emrine ve isteğine hazır olmalı. Annesi, babası, diğer insanlar ve eşya, isteği gibi kendisine davranmasa ağlamaya başlar. Herşeyin merkezi olduğu hissini taşır.İnançsız insanlar, bu çocuktan farklı mı düşünüyor? Her varlık kendi nefsine maliktir. Kendisi için çalışır, kendi zevki için çabalar, gayesi yaşamak ve varlağını devam ettirmektir diyen ve benliklerini dünyanın merkezi yapan, kendilerini firavun gibi tanrı sanan bu insanlar, egosantrik düşünüşten daha aşağı seviyede değiller mi?
Hadisler. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) sözleri, hareketleri ve emirlerini bildiren hakikatler. (Bak: Hadis)
EHADİS-İ KUDSİYE
(Bak: Hadis-i Kudsî)
EHADİS-İ MERFUA
(Bak: Hadis-i Mürsel)
EHADİS-İ MEVZUA
(Bak: Hadis-i Mevzu')
EHADİS-İ MÜRSELE
(Bak: Hadis-i Mürsel)
EHADİS-İ SAHİHA
(Bak: Hadis-i Sahih)
EHADİYYET
(Ahadiyet) Allah'ın (C.C.) her bir şeyde kendine âit birlik tecellisi. (Ehadiyyet, her bir şeyde Halik-ı Külli Şey'in ekser esmâsı tecelli ediyor demektir. Meselâ: Güneşin ziyası, bütün zemin yüzünü ihata ettiği haysiyeti ile vahidiyyet misâlini gösterir ve her bir şeffaf cüz'de ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması ehadiyyet misâlini gösterir. Ve her bir şeyde, hususan zi-hayatta ve bilhassa her bir insanda o Sani'in ekser esması onda tecelli ettiği cihetle ehadiyeti gösterir. M.) (Bak: Rahmaniyyet)
EHADÜ HÜMA
Onlardan biri. Her ikisinden biri.
EHAD-ÜL-ÂHÂD
Eşsiz, tek, emsalsiz. Teklerin teki, bir tek.
EHAFF
Çok hafif.
EHAFF-İ MÜCÂZÂT
Cezâların en hafif olanı.
EHAKK
Daha haklı, pek haklı. Daha doğrusu. En hakiki.(Ey talib-i hakikat, madem hakta ittifak, ehakta ihtilaftır. Bazan hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen. S.)
EHALİ
(Ehl. C.) Bir memleket, şehir, kasaba köy veya semt veyahut da mahallede yerleşip oturanlar. * Avam, halk umum.