E Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • EHL-İ HİDAYET

    Hidâyette ve doğru yolda olanlar. Hidâyete erişmiş kimseler.
  • EHL-İ HİKMET

    Hikmet ehli, hikmet bilen.
  • EHL-İ HÜKÜMET

    Hükümete mensup kimseler, milleti idare edenler.
  • EHL-İ IRZ

    Yüz aklığı ve şan, itibar sahibi olan, namuslu kimse. Şerefli ve temiz olan. Namuslu, iffetli ve ismetli. Irz ehli.
  • EHL-İ İHTİSAS

    İhtisas sahibi olan kimseler. Bu kişiler yalnız kendi meslekleriyle uğraşırlar, çeşitli meslek ve meselelerle fikirlerini dağıtmazlar. (Bak: İhtisas)
  • EHL-İ İLHAD

    f. Doğru meslek ve dinden, Hak yolundan çıkıp bâtıl yola sapan, imansızlar, dinsizler.
  • EHL-İ İSLÂM

    İslâm topluluğu. Müslümanlar.
  • EHL-İ İSTİĞRAK

    Manevi bir coşkunlukla kendinden geçmiş hâle giren zatlar.
  • EHL-İ İ'TİZAL

    Mu'tezile'den olan. (Bak: Mu'tezile)
  • EHL-İ KALB

    (Bak: Ehl-i dil)
  • EHL-İ KELÂM

    (Bak: Mütekellimîn)
  • EHL-İ KEŞF

    f. Perdeli olan ve zâhir hislerle bilinmeyen hakikatları, Cenab-ı Hak'kın lütf u ihsanı ile bilen veliler.
  • EHL-İ KEŞF-İL KUBUR

    Kabir âleminde olanları bilen, kabirdeki ölünün ahvâlini keşfedip doğru olarak haber veren veli, evliya.(Ehl-i keşf-il kuburun müşahedesiyle müteaddid vâkıatla, tahsil-i ulum ânında vefat eden bazı müştak ve ciddi bir talebe-i ulum, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor. Hattâ meşhur bir ehl-i keşf-il kubur, vefat eden ve İlm-i Sarf ve Nahv okuyan bir talebenin kabrinde Münker, Nekir'e nasıl cevap verecek diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki; melek-i sual, ondan sordu: $ "Senin Rabbin kimdir?" dediği zaman, o Nahv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş:"Â mübtedâdır, onun haberidir." Nahiv ilmince cevab vermiş, kendini medresede zannetmiş. Ş.)
  • EHL-İ KIBLE

    Müslüman, kıble ehli.
  • EHL-İ KİTAB

    f. Allah'ın gönderdiği kitaplara inanan. * Müslüman, Hristiyan veya Yahudi olan. (Hakiki Hristiyanlık veya Yahudilikten çıkmamış bulunan.)(Kur'an-ı Kerim, o cümlede ehl-i kitabı imana teşvik etmekle, onlara bir ünsiyet, bir sühulet gösteriyor. Şöyle ki:Ey ehl-i kitab! İslâmiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur. Size ağır gelmesin! Zira, size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor. Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz; diye teklifte bulunuyor. Zira Kur'ân, bütün kütüb-ü sâlifenin güzelliklerini ve eski şeriatlarının kavaid-i esasiyelerini cem'etmiş olduğundan, usulde muaddil ve mükemmildir. Yâni ta'dil ve tekmil edicidir. Yalnız, zaman ve mekânın tegayyür etmesi tesiriyle tahavvül ve tebeddüle maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda aklî ve mantıkî olmayan bir cihet yoktur. Evet, mevasim-i erbaada giyecek, yiyecek ve sair ilâçların tebeddülüne lüzum ve ihtiyaç hasıl olduğu gibi, bir şahsın yaşayış devrelerinde, talim ve terbiye keyfiyeti tebeddül eder. Kezalik, hikmet ve maslahatın iktizası üzerine, ömr-ü beşerin mertebelerine göre ahkâm-ı fer'iyede tebeddül vardır. Çünkü, fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat iken, diğer bir zamana göre mazarrat olur. Veya bir ilâç, bir şahsa deva iken, şahs-ı âhere dâ' olur. Bu sırdandır ki, Kur'ân, fer'î hükümlerden bir kısmını nesh etmiştir. Yâni vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir. İ.İ.)
  • EHL-İ KUBUR

    Kabir ehli. Ölüler.
  • EHL-İ KURA

    Köylerde, kasabalarda yaşayan.
  • EHL-İ MEDER

    Evde oturan. Medeni.
  • EHL-İ NAMUS

    Namuslu kimse, namus ehli.
  • EHL-İ NÂR

    Cehennemlik olan. Cehennem ehli.
  • EHL-İ NEFİY

    Nefyedenler, aksini veya olmadığını iddia edenler.
  • EHL-İ NÜBÜVVET

    Peygamberler.
  • EHL-İ RUM

    f. Osmanlı. Eskiden Anadolu'da yaşayanların bir ismi. Çünkü: Osmanlılar Romalıların (Rumların) çok bulunduğu memleketlerini fethedip yerleştiler.
  • EHL-İ SALÂH

    Huk: Hâli mestur, nâmuslu, doğru, adaletli olan kimse. Sâlih kimseler.
  • EHL-İ SALİB

    f. Bayrağında salib (haç) bulunanlar. Hristiyanlar. * Osmanlılardan 209 sene evvelki tarihte Haçlı Seferlerine katılan Hristiyan Ordusu.
  • EHL-İ SEKR

    f. Aklı ile hareket edemeyip hissi ve zevki ile hareket eden, sarhoş. * Tas: İlâhî bir tecelli ile istiğrak halinde olanın kendinden geçmesi hali.
  • EHL-İ SEVAHİL

    f. Sahilde, deniz veya göl kenarında yaşayanlar.
  • EHL-İ SUFFA

    (Bak: Ashab-ı Suffa)
  • EHL-İ SÛK

    f. Çarşı halkı, esnaf.
  • EHL-İ SÜNNET

    f. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) söz ve hareketlerine şüphesiz, kat'i ve sağlam delillerle uyan. Sahabe ve onlara tâbi' olanların mezhebi ve o mezhepte olan. Bunların muhaliflerine "ehl-i bid'a" veya "fırak-ı dâlle" denir.
  • EHL-İ ŞEKAVET

    İslâmiyetin müsâade etmediği çeşitli rezâlet işleyen bedbaht.
  • EHL-İ ŞİA

    şia ehli. (Bak: şia)
  • EHL-İ ŞUHUD

    f. Kâinatta tevhid delillerini aynen seyreden, İlâhi ve gizli sırlarını Hakkın izni ile gören şuhud ehli. Veli. * Görecek derecede kat'i kanaat sâhibi olan enbiyâ ve evliyalar.
  • EHL-İ TAHKİK

    Hakikatleri delilleri ile bilen âlimler. * Tahkik ehli.
  • EHL-İ TAKİB

    Takip edenler, peşinden gidenler.
  • EHL-İ TEŞEYYU'

    şiilik iddia edenler. (Bak: şia)
  • EHL-İ TEVHİD

    Cenab-ı Hakk'ın birliğini bilip inanan ve sadece bir Allah'a bağlanıp ibadet eden kimse. (Bak: Tevhid)
  • EHL-İ UKUL

    Akıllılar, akıl sâhibleri.
  • EHL-İ VEBER VE BÂDİYE

    Çadırda oturan bedevi Arab, çöl ahalisi.
  • EHL-İ VİFAK

    Beğenilen işlerde birbirine muvafakat edip uyanlar, anlaşanlar.
  • EHL-İ VUKUF

    Bir mes'ele hakkında bilgi sahibi olan salâhiyetli kimseler. Vukuf ehli. Bilirkişi.
  • EHL-İ ZEVK

    Zevklenenler, lezzet alanlar. * Tas: Cenab-ı Hakk'a yakınlıkla, kurbiyetle veya uyanık kalble iman ve Kur'an hakikatlarından zevk alanlar.
  • EHL-İ ZİMMET

    İslâm Devletinin tâbiiyetinden olan Hıristiyanlar. İslâm Devleti tarafından korunan müslümandan başka kimse. Zimmi.
  • EHLİYYET

    Yeterlik. Bir işin ehli olduğuna dâir vesika. İktidar. Liyâkat. İstihkak. Meharet ve mensubiyet.
  • EHLULLAH

    Allah'a itaat edip, O'nun sevgisi ile O'na yaklaşmış olan Veli. Allah'ın sevgisine mazhar olan Evliya.
  • EHME

    f. Eksik, nâkıs noksan. * Bulunuş.
  • EHNAME

    f. Aşk, muhabbet, sevda. * Kendine çekidüzen verme.
  • EHRAM

    Mısır'da Firavunların piramit şeklindeki mezarları.
  • EHRAMEN

    f. şeytan, iblis. * Dev.
  • EHRAM-I MÜREBBAÎ

    Dörtgen piramit. Dört köşeli ehram.