E Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • EKİNOKS

    Fr. Altı aylık fasılalarla gece ve gündüzün eşit oluşu.
  • EKİR

    (C.: Ekere) Ekinci.
  • EKKAF

    Eğerci, semerci.
  • EKKAL

    Çok yeyici, obur.
  • EKKE

    Pek sıcak gün.
  • EKL

    Yemek yeme.
  • EKL Ü ŞÜRB

    Yeyip içme.
  • EKLE

    Bir kere doyana kadar yemek.
  • EKLEF

    Yüzü çilli olan adam. * Koyu renkli arslan.
  • EKLEKTİZM

    yun. Fls: Birbirinden farklı görüşlerin bazı ortak taraflarını bulup uzlaştırıcı bir görüş ileri sürme.
  • EKLİPTİK

    Güneşin dünya etrafında yapmış olduğu zahirî hareketinde çiziyor gibi göründüğü yol.
  • EKMAM

    (Kümm. C.) Elbisenin kolları, yenleri, kol ağızları.
  • EKMAM

    (Kimm. C.) Tomurcuklar. Ağaç çiçeklerinin kapçıkları.
  • EKME

    (C.: Ekemât-Üküm) Yüksek yer.
  • EKMEH

    Anadan doğma kör. * Tepe,bayır, yüksek yer.
  • EKMEHİYYET

    Ekmehlik, anadan doğma körlük.
  • EKMEL

    Mükemmel, en kâmil, eksiği olmayan, en mükemmel.
  • EKMELÂNE

    Ekmel olana yakışacak şekilde.
  • EKMEL-İ ENBİYA

    Nebilerin en mükemmeli, Peygamberimiz Hz. Muhammed (A.S.M.)
  • EKMEL-İ MAHLUKAT

    Yaradılmışların en mükemmeli, Hz. Muhammed (A.S.M.) (Bak: Mefhar-i Kâinat)
  • EKMELİYYET

    Pek mükemmel ve kusursuz olanın hâli. Kusursuzluk, mükemmellik, noksansızlık, eksiksizlik.
  • EKNAN

    (Kinân. C.) Mahfazalar, perdeler. * Evler, odalar, hücreler. Çadırlar.
  • EKNUN

    f. şimdi, el'an, hâlâ.
  • EKOL

    (Fr. Ecole) Fikir üzerinde işleyen bir nevi mekteb. * Bir üstadın talebeleri. Bir üstadın mesleği, tarzı.
  • EKOLALİ

    yun. Psk: Sesleri taklit etme, yansıtma. Çocuk dünyaya geldiği zaman çevresinde konuşulan dilin seslerini çıkaramaz. Kendine mahsus sesleri çıkarır. Çevrede konuşulan dilleri dinleye dinleye çevredeki sesleri taklid etmeye başlar, bu taklid edebildiği sesleri sık sık tekrar eder. Meselâ: ba, ba, ba gibi. Bu dilin gelişmesinde psikolojik bir safhadır. İslâm terbiyesinde dünyada çocuğun duyacağı ilk ses olarak ezan okunur. Çocuk bununla bırakılmamalı, Kur'an sesine küçükten itibaren alıştırmalı, anadili gibi kendine yakın bulmalıdır.
  • EKOLOJİ

    yun. Canlı varlıklarla çevreleri arasındaki münasebetleri araştıran biyoloji kolu.
  • EKONOMİ

    yun. İktisad. Tutum. Geliri gideri hesaplıyarak lüzumsuz masrafı bırakıp artırmağa çalışmak. Ölçülü ve idâreli harcamak. İnsanların sınırsız olan ihtiyaçlarıyla bunları sağlamaya yarayacak sınırlı imkân ve vasıtalar arasında mümkün olan azami uygunluğu temin için (sağlamak için) yapılan çalışma ve faaliyetler. Bu faaliyetlere hâkim olan kaideleri inceleyen ilim.İktisadî hâdiseler istihsal (üretim), istihlâk (tüketim), mübadele (değişim) ve tevzi (bölüşüm, dağıtım) olmak üzere dört çeşite ayrılır. İktisat ilmi bu hâdiselerin birbirleriyle olan ilişkileri, müvazeneleri (dengeleşimleri), teşkilâtlanma ve idaresi bakımlarından şekillerini inceletmekte ve hâdiselerin matematikî olarak mümkün modellerini bulmaya çalışmaktadır. Günümüzde iktisat politikaları büyük bir ehemmiyet kazanmıştır. İktisadî politikalar, bugünkü dünyamızda iki ana sisteme ayrılmıştır. 1- Kapitalizm; 2- Sosyalizm. Bunlar arasında zikredilen "karma ekonomi" şekli esas itibariyle bunlardan birine dâhil edilmektedir. İslâm iktisat sistemi bunlardan esastan ayrılmaktadır. Bu iki sistem, dünya hayatını esas alan maddeci sistemlerdir.Kapitalist sistem, emeği ferdî sermayeye sosyalist sistem, emeği devlet tahakkümüne bağlar. Kapitalist sistemde sermaye sahipleri, sosyalist sistemde devlet ve toplum adına bir grup hakim olur. Her iki sistem istismar "sömürme" ve tahakküme dayandığı için cemiyet hayatında anarşiyi ve ihtilâlleri doğurmakta, insanlık, barış, huzur ve saadete ulaşamamaktadır.İslâmiyet ise kapitalizmin ferdin istismarını; sosyalizmin kollektif tahakküm ve istismarını ortadan kaldırır. Herkesin kazancı, emeğine göre olur.
  • EKPEK-ÜL KÜPEKA

    Köpeklerin en köpeği. * Çok âdilik ve alçaklık.
  • EKRA'

    (Bak: Ker')
  • EKRAD

    Kürdler.
  • EKRAM

    Küçük burunlu. * Küçük boylu.
  • EKRAN

    Üzerine bir cismin hayalinin aksettirildiği saydam olmayan düz satıh.
  • EKREH

    Çok iğrenç, en kerih.
  • EKREH-İ MAHLUKAT

    Mahlukların en kerihi, en iğrenci.
  • EKREM

    Çok cömert, daha kerim, en kerim.(Arkadaş! Şu Zat-ı Nurâni (A.S.M.) mürşid-i imâni, Resul-i Ekrem (A.S.M.) bak nasıl neşrettiği hakikatın nuriyle, Hakkın ziyasıyla, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâb ile âlemin şeklini değiştirerek nurâni bir şekle sokmuştur. M.N.)
  • EKREMANE

    Ekremce, ekrem olana yakışacak şekilde. Çok elaçıklığıyle, cömertlikle.
  • EKREMİYYET

    Ekremlik, ekrem olma hâli.
  • EKREM-ÜL EKREMÎN

    Ekremlerin en ekremi. Cenab-ı Hak (C.C.)
  • EKSA

    Üstüste pek çok giyinen (adam.)
  • EKSANTRİK

    Lât. Merkezden uzakta kurulmuş. * Mat: İç içe olduğu hâlde merkezleri ayrı olan daireler. * Müstesna, taaccüb edilip şaşılacak, hayret verici.
  • EKSEH

    Aksak kimse.
  • EKSELANS

    Fr. Eskiden bakanlar, elçiler ve cumhurbaşkanları için kullanılan bir ünvan.
  • EKSEM

    Büyük karınlı, şişman adam.
  • EKSER

    Pek fazla. Daha çok. Kesrette olan. En çok.
  • EKSERİ

    f. Çoğu zaman, çok defa, ekseriyetle.
  • EKSERİYA

    (Ekseriyya) Pek çok zaman, en ziyade, sık sık, ekseriyet üzere, alel-ekser.
  • EKSERİYET

    (Ekseriyyet) En büyük kısım, çokluk.* Bir topluluk ve hey'etin yarısından fazlası. * Bir mecliste üyelerin verdikleri rey'lerin büyük kısmı ve bunların üstünlüğü.
  • EKSERİYET-İ MUTLAKA

    f. Yarımın bir fazlasıyla elde edilen ekseriyet, mutlak ekseriyet.
  • EKSERİYET-İ SÜLÜSAN

    Ekseriyet kazanacak tarafın en az mevcudun sülüsânı (üçte ikisi) miktarında olması şartıyla olan ekseriyet.
  • EKSERİYETLE

    Daha ziydesiyle. Çoklukla.