Sakatlanan bir uzuv için yaralayandan alınan şer'i diyet. * Satıldıktan sonra kusuru ve noksanları belli olan malın, kıymetinden bunun için indirilen miktar.
f. Arzu, istek, taleb. * Pişmanlık, pişman olmak, nedamet.
ERMAN-HÂR
f. Pişman olan, nedamet eden.
ERMAS
Gözü çapaklı kişi.
ERMAS
Eski ve köhne nesne. * (Remes. C.) Sallar.
ERMED
Kül rengi, gri. Boz renkli nesne. * Gözü ağrıyan adam.
ERMEDA
Ateş külü.
ERMEL
(C.: Erâmil) Ayakları siyah olan koyun. * Kadını olmayan erkek.
ERMELE
(C.: Erâmil) Erkeği olmayan kadın.
ERMENİ
Eskiden batı Asya'nın kuzey kısmında ve Avrupa'nın Asya'ya komşu olan bazı yerlerinde dağınık şekilde yaşayan bir milletti ki, İranlılar ve Romalılar tarafından birçok defa mağlub edilmeleri üzerine çeşitli yerlere dağılmışlardır. Ve bu dağılma sonucunda büyük şehirlere de yerleşerek san'at, kuyumculuk ve ticaret gibi işleri elde etmişlerdir. Ermeniler nerede varsa, bugün kendi dillerini konuşmaktadırlar. Anadolu'da yaşayanların bir kısmı Türkçe ve Kürtçeyi de iyi bilirler.
ERMİDA'
Kül.
ERMİYE
(Remi. C.) Remiler, kasırga bulutları ki, bu bulutlardan dolu yağar.
ERMUN
f. Gündelikçiye verilen peşin ücret.
ERNEB
Tavşan. * Kadın ziynetlerinden biri. * İri fare.
ERNEBE
(C.: Eranib) Burun ucu.
ERRAC
Fesatçı, müzevir, yalancı adam, sahtekâr.
ERRAHİM
En merhametli, büyük nimetler veren, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vermek suretiyle mükâfatlandıran Allah (C.C.)
ERRE
f. Tahta kesecek dişli âlet, bıçkı. (Küçüğüne verilen testere ismi bundan gelir.)
ERRE-HÂNE
f. Bıçkı yeri, hızar.
ERRE-KEŞ
f. Bıçkıcı.
ERREZZAK
Bütün rızıkları ve faydalanacak şeyleri yaratan ve ihsan eden Allah (C.C.)