Kul, köle. Harpte teslim alınan düşman. Teslim olan.
ESİR
Bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde. Elektrik, ışık ve hararetin yayılmasına vasıtalık eden madde. Görülmeyen ve varlığı bütün ehl-i ilimce kabul edilen lâtif, rakik, elâstikiyeti hâiz seyyal madde.("İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik." mânasında olan $nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. $ âyeti, şu madde-i esiriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk'ın arşı su hükmünde olan şu esir maddesi üzerinde imiş; esir maddesi yaratıldıktan sonra, Sâniin ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani esiri halkettikten sonra, cevahir-i ferd'e kalbetmiştir. İ.İ.)
ESİR
Birbirine yakın olmak, mütekarib.
ESİRÂNE
f. Esirce, kölece.
ESİRE
Seçkin, güzide. * İlim bakiyyesi.
ESİRÎ
Esir ile alâkalı. Uçacak gibi hafif.
ESİRÎ
Esirlik, kölelik, kulluk.
ESİR-İ HARB
Harp esiri, harpte esir edilmiş olan.
ESİRRE
Tahtlar, oturulacak yerler. * Milletin belli başlı ileri gelenleri.
ESİS
Çok olan şey, kesir.
ESİS
Titremek. * Küp veya desti saksısı ki, içinde reyhan ekerler.
ESİS
Asıl esas, hak, doğru. * Hediyeler. Armağan olarak verilen şeyler.
ESKAB
Delmek. * Ateş yakmak.
ESKAF
Uzun boylu, iri kimse.
ESKAL
(Sakil. den) Daha sakil, en ağır, en çirkin. * Kaba, can sıkıcı.
ESKAL
(Sekal. C.) Ağır yükler, ağır şeyler. Kalabalık, ağırlık.
ESKAM
(Sakam. C.) İlletler, hastalıklar, dertler.
ESKEF
(C: Esâkif) Kunduracı, eskici.
ESKEFE
Kapı basamağı, eşik.
ESKİMO
Grönland, Alaska ve Kuzey Kanada'da yaşayan bir kavmin adı.