Evvelce gelmiş olan büyük zâtlar. (İmâm-ı A'zam, İmâm-ı Şâfii gibi)
ESLAH
En sâlih, en iyi. (Bak: Aslah)
ESLAHAKALLAH
Allah seni ıslâh etsin.
ESLAK
Ağaç, şecer.
ESLAS
(Sülüs. C.) Sülüsler, üçde birler, üçde bir parçalar.
ESLEB
İnsanın vücudunda veya yüzünde bulunan ben, nokta. * Süprüntü, moloz.
ESLEM
Daha sağlam, en selâmetli, en sâlim.
ESLEM-İ TARİK
Yolun en selâmetlisi. En selâmetli yol.
ESLİHA
(Silâh. C.) Silâhlar. Muharebe ve cenk âlet ve edevâtı.
ESLİHA-İ ATİKA
Eski silâhlar, eski tip silâhlar.
ESLİHA-İ CÂRİHA
Yaralayıcı, cerh edici silâhlar. (Kılıç, kama, hançer, bıçak... gibi silahlardır).
ESLİHA-İ CEDİDE
Yeni silâhlar.
ESLİHA-İ NÂRİYYE
Ateşli silâhlar.
ESLİHA-İ SAKİLE
Top gibi ağır silâhlar.
ESMA'
Adlar. Nâmlar. İsimler.
ESMA'
Kulaklar. İşitmeler.
ESMAH
Çok cömert, pek eli açık, en semahatli.
ESMA-İ İLÂHİYE
Allah'ın isimleri.(Herşeyden Cenab-ı Hakk'a karşı pencereler hükmünde çok vecihler var. Bütün mevcudatın hakaikı, bütün kâinatın hakikatı, esma-i İlâhiyeye istinad eder. Her bir şeyin hakikatı, bir isme veyahut çok esmâya istinad eder. Eşyadaki san'atlar dahi, herbiri birer isme dayanıyor. Hattâ hakiki fenn-i hikmet, "Hakîm" ismine ve hakikatlı fenn-i tıb "Şafi" ismine ve fenn-i hendese, "Mukaddir' ismine ve hâkezâ.. Herbir fen, bir isme dayandığı ve onda nihayet bulduğu gibi, bütün fünun ve kemalât-ı beşeriye ve tabakat-ı kümmelîn-i insaniyenin hakikatları, esma-i İlâhiyeye istinad der. Hattâ muhakkıkin-i evliyanın bir kısmı demişler: "Hakiki hakaik-i eşyâ, esma-i İlâhiyedir. Mâhiyet-i eşya ise, o hakaikın gölgeleridir. Hattâ birtek zihayat şeyde, yalnız zâhir olarak yirmi kadar esma-i İlâhiyenin cilve-i nakşı görünebilir. S.)
ESMA-İ MEVSULE
Vasleden isimler. (Bak: İsm-i mevsule)
ESMA-İ MÜBHEME
Tek başına bir mâna ifade etmeyen isimler. Arabcada: (Ellezine) gibi kelimeler esma-i mübhemeden olduğundan onu tayin ve temyiz eden yalnız sılasıdır. Demek bütün kıymet sılasına aittir.
ESMA-İ ZÂTİYE
Zâta ait isimler. * Allah'ın zâtına ait isimleri.(Zât-ı Vâcib-ül-Vücud'un bin bir esmasından bir kısmına "Esma-i Zâtiye" denilir ki, her cihetle Zât-ı Akdes'i gösterir. Onun adı ve onun ünvanıdır. "Allah, Ehad, Samed, Vâcib-ül-Vücud" gibi çok esmâ var. Bir kısmına da "Esmâ-i Fiiliye" tâbir edilir ki, çok nevileri var. Meselâ: "Gaffâr, Rezzak, Muhyi, Mümit, Mün'im, Muhsin" R.N.)
ESMA-İ ZÜRUF
Gr: Zarf olan isimler. Bir şeyin bir zamanda veya mekânda veya diğer bir şey ile beraber veya ondan evvel veya sonra vuku' bulduğunu ifade eden kelimelerdir. Bunlar Arapçada (maa, kabl, ba'd, ind) gibi kelimelerdir.
ESMAK
(Semek. C.) Semekler, balıklar.
ESMAN
(Sümn-Semen. C.) Her şeyin pahası, tutarları, semenleri. * Sekizde birler.
ESMAR
(Semer. C.) Masallar. Akşam sohbetleri.
ESMAR
(Semer. C.) Meyveler, Yemişler.
ESMAT
(C.: Sümut) Saçının ve sakalının karası beyazıyla karışıp ikisi beraber olmak.
ESMA-ÜL HÜSNA
Allah'ın isimleri. Cenab-ı Hakk'ın güzel isim ve sıfatları. Aşağıdaki fıkrada Esma-i Hüsna'dan bazıları zikrediliyor:(... Hem alâkadar olduğun ve perişaniyetlerinden müteessir olduğun; senin bir nevi hânen ve içindeki mevcudat, senin o hânenin ünsiyetli levazımatı ve sevimli müzeyyenatı hükmünde olan dünyayı ve içindeki mahlukatı kemâl-i hikmet ile tanzim ve tedbir ve terbiye eden Zâtın, Hakîm ismine ve Mürebbi ünvanına senin ruhun ne kadar muhtaç, ne kadar müştak olduğunu dikkat etsen anlarsın. Hem bütün alâkadar olduğun ve zevalleriyle müteellim olduğun insanları, mevtleri hengâmında adem zulümatından kurtarıp şu dünyadan daha güzel bir yerde yerleştiren bir Zâtın Vâris, Bâis isimlerine, "Bâki, Kerim, Muhyi ve Muhsin" ünvanlarına ne kadar ruhun muhtaç olduğunu dikkat etsen anlarsın.Cenab-ı Hakk'ın adl ve hikmet içindeki ism-i Hak ve Rahmânirrahim'in cilvesini görmek istersen, bahar mevsiminde zeminin yüzünde çadırları kurulmuş, muhteşem dört yüzbin milletten mürekkeb nebatat ve hayvanat ordusuna bak ki; bütün o milletler, o taifeler, birbiri içinde oldukları halde, herbirinin libâsı ayrı, erzakı ayrı, silâhı ayrı, tarz-ı hayatı ayrı, talimatı ayrı, terhisatı ayrı oldukları halde ve o hâcâtlarını tedarik edecek iktidarları ve o metâlibi isteyecek dilleri olmadığı halde, daire-i hikmet ve adl içinde, mizan ve intizam ile Hak ve Rahman, Rezzak ve Rahim, Kerim ünvanlarını seyret, gör. Nasıl hiçbirini şaşırmıyarak unutmıyarak, iltibas etmiyerek terbiye ve tedbir ve idare eder...İşte böyle hayret verici muhit bir intizam ve mizan ile yapılan bir işe, başkalarının parmakları karışabilir mi? Vâhid-i Ehad, Hâkim-i Mutlak, Kâdir-i Külli Şey'den başka bu san'ata, bu tedbire, bu rububiyete, bu tedvire hangi şey elini uzatabilir? Hangi sebeb müdahale edebilir? S.)