G Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • GAZB

    Kızıl boya, kırmızı renkli boya.
  • GAZBAN

    (Gadbân) Dargın, kızgın.
  • GAZBE

    Sağlam, sert taş.
  • GAZE

    f. Kadınların yüzlerine sürdükleri düzgün allık.
  • GAZE

    f. Çocuk salıncağı.
  • GAZEFE

    Bağırtlak kuşu.
  • GAZEL

    Tek kişinin özel bir ahenkle okuduğu manzume. (Aşk ve nefis gibi hislere ait olup, anlamı dine aykırı olursa ve kadın sesi ile câiz değildir.) * Edb: Klâsik şark şiirlerinin en çok kullanılan ve (5-15) beyitlik şekil. * Sonbaharda ağaç üzerinde kuruyan yapraklar. * Ceylân. * Lâtif şey. * Güzel kadınların bahsi ve medhi. * Kadınlar sohbetini sevmek. * Köpeğin, geyiğin sesinden ürkmesi.
  • GAZEL-HAN

    f. Gazel okuyan.
  • GAZEL-HANÎ

    f. Gazel okuyuculuk.
  • GAZELİYYAT

    Gazel tarzında yazılmış şiirler.
  • GAZEL-NÜVİS

    f. Gazel yazan.
  • GAZEL-SERA

    f. Nazım şekilleri arasında gazel meydana getiren.
  • GAZEM

    Bir ot cinsi.
  • GAZETE

    Fr. Genellikle günlük çıkan ve büyük boy olan neşriyat organı. (Bak: Mürcif)
  • GAZEVAN

    Hızlı giden iyi at.
  • GAZEVAT

    (Gazve. C.) Din uğrunda yapılan harbler.
  • GAZF

    Kulağın sarkık olması. * Kırmak. * Geceleyin karanlık olmak.
  • GAZGAZA

    Zillet, aşağılık. * Eksik, noksan.
  • GAZIF

    Yumuşak, geniş.
  • GAZIR

    İyi dibâgat olunmamış deri.
  • GAZIYE

    Çok karanlık olan yer. * Büyük nurlu şey.
  • GAZİ

    Din uğrunda harbeden. Cihadda yaralanmış veya harbetmiş olan kimse. Harpte ordunun başına geçen kumandan. Muzaffer olan ve harpten sağ dönen.
  • GAZİD

    Katı sesli. * Yumuşak ot.
  • GAZÎME

    Gazem denilen otun yetiştiği yer.
  • GAZÎR

    Bol, çok, kesretli, ziyade, fazla.
  • GAZİR(E)

    Mülâyim, yumuşak. Nâzik, uysal.
  • GAZİYY

    (C: Gazâ) Yeni doğmuş kuzu.
  • GAZÎZ

    Gılâfından yeni çıkan çiçek. * Taze.
  • GAZL

    Budaklanmak.
  • GAZL

    İplik eğirmek, bükmek.
  • GAZM

    Güçle ve şiddetle yemek. * Defetmek, kovmak.
  • GAZN

    Hapsetmek. * Kırmak.
  • GAZR

    (Gazâre) (C: Gazâyir) Men etmek, engel olmak. * Hapsetmek. * Geçim kolaylığı, maişet genişliği. * Büyük çanak.
  • GAZRA

    Ucuzluk. * Hayır. * Özlü balçık.
  • GAZREME

    (C. Gazarim) Ölçüsüz, tartısız bir şeyi satmak.
  • GAZRUF

    (C.: Gazârif) Kıkırdak.
  • GAZUB

    (Gazab. dan) Öfkeli, kızgın, hiddetli. Kükremiş. * Büyük yılan. * Abus deve.
  • GAZV

    Seyelân etmek, akmak. * Münkatı' olmak, kesilmek.
  • GAZV

    Kasdetmek. * Küffarla cenk edip savaşmak.
  • GAZVA

    Malın ve davarın kötüsü.
  • GAZVE

    Din düşmanı olan cephenin üzerine taarruz. Muharebe. Cenk. Sefer. Din muharebesi. Gazve, gazivden alınmış olup cenk ve kıtal manasınadır. Düşmanla vuruşmak demektir. Siyer ıstılahında Gaza ve gazve tâbirleri Peygamber Efendimizin bizzat hazır bulunduğu muharebeye denir. Peygamber Efendimizin bizzat bulunmadığı müfrezelere Seriye denilir.
  • GAZVE-İ BEDİR

    Bedir Gazvesi. Bedir Muharebesi.(Melâikelerin, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a hizmeti ve görünmesi ve cinnîlerin O'na imân ve itâati, mütevatirdir. Nass-ı Kur'an ve çok âyatla musarrahtır. Gazve-i Bedir'de beşbin melâike, - nass-ı Kur'an ile - önde, sahâbeler gibi ona hizmet edip, asker olmuşlar. Hattâ o melekler, melâikeler içinde, ashâb-ı Bedir gibi şeref kazanmışlar. M.)
  • GAZVER

    Bir ot cinsi.
  • GAZZ

    (Gadd) Utancından dolayı önüne bakmak. * Bir şeyin miktarını eksiltmek. * Hurmanın tomurcuğu. * Zerafet sâhibi. * Yeni buzağı.
  • GAZZAL

    Eğrilen iplik.
  • GAZZE

    Şam'ın doğusunda bir yerin adı. (Resullulah Efendimizin ceddi Hâşim'in kabri ordadır.)
  • GEBE

    (Bak: Hâmile)
  • GEBEŞ

    Koyunun erkeği. Koç. * Mc: Akılsız, ahmak adam.
  • GEBR

    f. Ateşe tapan, mecusi.
  • GEC

    f. Kireç, alçı, harç.