Seyyid Abdulkadir-i Geylanî, Gavs-ül A'zam, Gavs, Kutub gibi mecâzi nâm ile bilinen bu zât (Hi: 470-561) yılları arasında yaşamış ve Kadirî Tarikatının müessisidir. Müteaddid müridlerinden bir çoğu sonradan veli olarak meşhurdurlar. Derslerinin te'siriyle birçok Hristiyan ve Museviler Müslüman olmuşlar, ruhâni feyze ermişlerdir. Aktab-ı Erbaa'dan sayılır. (R.A.)
GEZ
f. Arşın, endaze. * İlgın ağacı. * Okun çentiği. * Tâlim için yapılmış kısa ok.
Nihayet, son, netice. * İki günde bir. Gün aşırı. * -den, -dan, sonra mânâlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır.
GIBB-ED DUÂ
Duâdan sonra.
GIBBEN
Nâdiren, seyrek, arasıra.
GIBB-EŞ ŞEHÂDE
Şâhitlikten sonra.
GIBB-ET TAHKİK
Tahkik ettikten sonra.
GIBTA
İmrenme. Aynı iyi hâli isteme. Şiddetle başkasının güzel bir halinin kendisinde de olmasını arzu etme.
GIBTA-ÂVER
f. Gıbta ettiren, imrendiren.
GIBTA-FERMÂ
f. Gıpta verici, imrendirici.
GIBTA-KEŞ
f. İmrenen, gıpta eden.
GIBTA-RESÂ
f. İmrendirici, gıpta ettirici.
GIDA
Besleyici madde. Vücuda lâzım olan yenecek ve içilecek şeyler. * Kuşluk vakti yenen yemek. * Zihni ve kalbi olgunlaştıracak Kur'an ve iman ilmi ve Allah'a ibadet ve taat.
GIDAÎ
Gıda olabilen. Gıda cinsinden.
GIDA-YI RUH
Ruhun gıdası.
GIFARE
Kat kat bulut. * Başa örtülen bez parçası. * Yama.
GILAB
Birbirine galip olmasını dilemek.
GILAF
Kın. Kılıcın kılıfı. Bir şeyin üzerinin örtüsü.
GILAF-I LATİF
Lâtif örtü.
GILAF-I SEYF
Kılıç kını.
GILAL
(Bak: Galâl)
GILALE
(C: Galâyil) Zırh altına giyilen kısa gömlek. * Küçük kaftan zıbını.
GILAZ
(Galiz. C.) Şedid. Sert. Kalın ve kaba şeyler.
GILAZ
Yoğunluk, koyuluk.
GILBIT
Taşsız yer.
GILDIRGIÇ
Mücellit ıstılahlarındandır. Kitapların kenarlarını kesmeğe mahsus, rende biçiminde bir âlettir.
GILK
Acip ve garip. * Zahmet, meşakkat, güçlük.
GILL
Düşmanlık, garaz ve adavet, gizli kin ve haset.
GILL U GIŞ
Aklın muhtelif fikirler üzerinde kararsızlığı. * Gönül darlığı. * Kin ve hile. Hıyanet ve adavet.
GILLİM
Cimâı şiddetle arzu eden.
GILMAN
(Gulâm. C.) Bıyığı yeni bitmiş gençler. * Cennet'te hizmet gören delikanlılar. * Köleler, esirler.
GILMAN Ü CEVARÎ
Köleler ve cariyeler.
GILMAN-I ENDERUN
Tar: Topkapı Sarayı (Yenisaray) iç oğlanları hakkında kullanılan bir tabirdir. Bunlar derece ve hizmet itibariyle başka başka odalara ayrılmışlardı.
GILMAN-I HASSA
Tar: Padişahların hususi köleleri. Bunlara ilk zamanlarda "İç oğlanları", daha sonları da "İç ağaları" da denilirdi. Bunlar, "Enderun-u Hümayun" denilen ve sarayın Babussaade'den içeride bulunan kısmında hizmet ederler; derece ve hizmet itibariyle başka başka odalarda otururlardı. Bu odalar; Büyük ve Küçük Odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Odası, Kiler Odası, Hazine Odası adlarını taşırlardı.
(Gamr. C.) Gaflet. Cehalet. Şiddetler. Çok su. Büyük denizler. * (Gımr. C.) Çok susuzluk. * Kin tutma.
GIMD
(C.: Agmâd) Kılıf, kın, mahfaza. * Bakla, bezelye, fasulya ve benzerleri gibi şeylerin kabuğu.
GINA
Zenginlik. Yeterlik. * Tok gözlülük. * Mülâki olmak. Bir kimseye dostluğunda devamlı olmak. * Bıkma, usanç. * Şarkı söylemek. Teganni etmek.
GIRA
(Garrâ) Tutkal.
GIRAJOVA ATEŞİ
Tar: Eskiden kale müdafaalarında hücum edenlere karşı ve deniz savaşlarında düşman gemilerini tutuşturmak için kullanılan ve su ile sönmeyen bir cins ateş. Balmumu, kükürt, ispirto, kâfuru karmasından ibarettir. Bu ya doğrudan doğruya tutuşturulur veya buna batırılmış yuvarlak yün parçaları ateşlenerek atılırdı.
GIRANDİ DİREĞİ
Geminin ortasındaki en büyük direk. Bu yekpâre olmayıp üst üste dört direkten mürekkepti.