Tar: Biri Sultan Aziz diğeri Sultan II.Abdülhamid devrinde olmak üzere ihdas olunan madalyalar. Her ikisinin de altun ve gümüş olmak üzere iki türlüsü vardı. Girit işinde hizmeti görünen devlet ricaline altun, ikinci derecedeki memurlarla halka, gümüş olanı verilirdi. (O.T.D.S.)
GİRİVE
(Girve) f. Çıkmaz yol. Çıkmaz sokak. * İçinden çıkılması müşkül olan durum.
GİRİZGÂH
(Bak: Gürizgâh)
GİRİZİYE
(Bak: Gariziye)
GÎRUDAR
f. Savaş, muharebe, cenk, cidâl, kavga.
GİRYAN
f. Gözyaşı döken. Ağlayan.
GİRYE
f. Gözyaşı.
GİRYE-BAR
f. Gözyaşı döken, ağlayan.
GİRYE-DAR
f. Ağlamış, göz yaşı dökmüş.
GİRYE-ENGÎZ
f. Ağlatacak sebep, ağlamaya sebep olan.
GİRYE-FEŞAN
f. Acıklı acıklı ağlayan, gözyaşı saçan.
GİRYE-FEZA
f. Çok ağlatan, ağlamayı artıran.
GİRYE-İ ŞÂDÎ
Sevinçten dolayı olan ağlama. Sevinç gözyaşı.
GİRYE-KÜNAN
f. Gözyaşı dökerek, ağlayarak.
GİRYE-MEŞHUN
f. Gözyaşı ile dolu.
GİRYE-NAK
f. Ağlayan, gözyaşı döken. Ağlayıcı.
GİRYENDE
f. Ağlayan, gözyaşı döken.
GİRYE-NÜMUD
f. Ağlar gibi görünen, ağlamışa benziyen.
GİRYE-PAŞ
f. Ağlayan, gözyaşı döken.
GİRYE-PERVERD
f. Ağlatıcı, gözyaşı döktüren, ağlamayı getiren.
GİRYE-RÎZ
f. Gözyaşı döken, ağlayan.
GİRYE-ZAR
f. Oturup ağlanılan, gözyaşı dökülen yer.
GÎSU
f. Uzun saç, omuza dökülen saç.
GÎSU-BEND
f. Saç örgüsü, saç bağı. * Altundan yapılmış kadın tarağı.
GİŞ
f. Kalb, yürek.
GİŞE
Fr. Tren istasyonu, vapur iskelesi ve mağaza gibi yerlerde bilet veya paranın alınıp verildiği yer.
GÎTÎ
f. Âlem, dünya.
GÎTÎ-BAN
f. Hükümdar, padişah.
GÎTÎ-FÜRÛZ
Dünyayı aydınlatan.
GÎTÎ-NEVERD
f. Dünyayı gezen, dünyayı dolaşan.
GÎTÎ-NÜMA
f. Dünyayı gösteren, cihanı gösteren.
GÎTÎ-SİTAN
f. Dünyayı zapteden, cihangir.
GİYA(H)
f. Nebat, bitki.
GİYA-ZAR
f. Çayır, çimenlik, otluk.
GİYOTİN
Fr. Eskiden Fransa'da idam cezalarının infazı için kullanılan, kafa kesmeye yarar âlet.
GİZLİK
f. Uzun saplı kalemtraş. * Bıçak, çakı, kılıç gibi şeylerin keskin olan tarafı.
GLADYATÖR
Eskiden Roma sirklerinde vahşi hayvanlarla veya birbirleriyle boğuşan kimse.
GOLFSTRİM
ing. Atlas Okyanusunda, Meksika Körfezinden başlayarak Norveç kıyılarından Avrupa Rusyası'nın kuzey kıyılarına kadar gelen ılık bir deniz akıntısı.
GONCE
f. Gonca. Tomurcuk. Çiçeğin açılmamış durumu.
GONCE-İ ÂB
Yağmur yağarken suyun yüzünde meydana gelen kabarcık.