Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan. (Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber. (Niyazi-i Mısrî)
GAFİLÂNE
f. Körü körüne, ihtiyatsızca, dalgınlıkla. Gafilcesine.
GAFİLEN
Habersizce, gafil olarak.
GAFİR
Mağfiret eden, kusurları örten, afveden Allah (C.C.)
GAFÎR
Çok fazla, sayısız, kalabalık. * Örten, etrafını çeviren. * Umumi. * Boyun, boğaz ve kafada olan tüyler.
GAFİR-ÜZ ZENB
f. Günahları örtüp afveden, suçları bağışlayan Cenab-ı Hak (C.C.)
GAFİS
Kara ağaç.
GAFK
Hücum etmek, vurmak. * Birbiri ardınca cima etmek.
GAFLET
Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühim vazifeyi düşünmeyip, Cenab-ı Hakk'a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allahı ve emirlerini unutmak.
GAFLETEN
Dalgınlıkla, gaflet eseri olarak.
GAFR
Örtmek, setr etmek. * Menazil-i kamerden üç küçük yıldız.
GAFUL (GAFLE)
Aldanmak. * Terk etmek. * Belirsiz ve idraksiz olmak.
GAFUR
(Gaffar ile aynı mânadadır.) Çok mağfiret ve merhamet eden, suçları en çok afveden. Cenab-ı Hak (C.C.)
GAFUR-UR RAHİM
Kusurları örten, adâletle en ziyade merhamet eden Cenab-ı Hak (C.C.). Mü'minlerin kusurlarını affederek muhafaza eden.
GAFVE
Azıcık uyumak.
GÂH
(Geh) f. Yer. (Yer ve zaman bildiren "ek" dir.)
GÂH BÂ-GÂH
f. Zaman zaman.
GÂH BÂŞED GÂH NEBÂŞED
Bazı olur, bazı da olmaz.
GÂH Ü BÎ-GÂH
Sıralı sırasız, vakitli vakitsiz.
GÂH Ü NA-GÂH
Vakitli vakitsiz, zamanlı zamansız.
GAHEB
Gaflet.
GÂHÎ
(Gehî) Arasıra, zaman zaman.
GAHVARE
f. Beşik.
GAİB
Göz önünde bulunmayan, hazırda olmayan. Kaybolmuş olan. Görünmeyen âlem. * Gr: Üçüncü şahıs, hazırda olmayan kimse.
GAİBÂNE
f. Hazırda görünmeksizin, yüzyüze olmadan. Gizliden.
GAİLE
Dert, sıkıntı, baş belâsı. Tasa, zor iş. * Düşünce.
GAİLE-İ ZÂİLE
Sona eren sıkıntı, ardı kesilen elem.
GAİR
Gayret. * İnsan topluluğu.
GAİT
Necaset, neces, insan pisliği. * Çukur yer. Düz ve geniş yer.
GAİYYE
Bir şeyin sebeb ve neticesini ileri süren felsefe mesleği. * Maksad ve gayeye âit. Son ile alâkalı. Gaye, maksad ve neticeye mensup ve müteallik. (Fr.: Finalizm)
GAİZ
Kızgın, öfkeli, gayzlı.
GAİZA
Yere batan sular, eksilen su. * Bir malın değerinin eksilmesi, azalması.
GAK
Karga sesi.
GAKFEKA
Doğan sesi.
GAL
(C: Gılâl) Ağaçlı çukur yer. * Muz ağacı. * Selem ağacının bittiği yer. * Bir ot cinsi.
GAL
(Gâle) f. Uzak, baid, ırak.
GALA
Yüksek kıymet, pahalılık. * Bir şeyin haddini aşması.