Görme duyusunun yanılması. (Meselâ: Su içine batırılmış olan bir çubuğun, kırılmış gibi görünmesi.)
GALAT-I MEŞHUR
Yanlış olduğu hâlde herkes tarafından kullanılan kelime veya terkib.
GALAT-I RÜ'YET
Renk körlüğü. Bir rengi, aslından başka renkte görme. *Görme bozukluğu.
GALAT-I TAHAKKÜMÎ
Bir kelimenin gerek lâfzı ve gerekse mânası itibariyle herkesin kullandığı gibi kullanılmaması.Bu, başlıca üş şeyden olur:1- Nazımda vezne uydurmak için bir kelimenin telâffuzunu değiştirmek, hecesini uzatmak ve kısaltmak yahut harfini gizlemek.2- Çeşitli mânâları olan bir kelimeyi meşhur olmayan bir mânâda kullanmak.3- Gramere ait kaide hatası yapmak. Meselâ: Zen merde, civân pîre, keman tîrine muhtaçEczâ-yı cihân cümle biri bîrine muhtaçbeytindeki "bîr" kelimesinin hecesi uzatılarak galat-ı tahakkümî yapılmıştır.
GALAT-NÜVİS
f. Yalan yanlış yazan, yanlış tesbit eden.
GALBA
Ağaçları gür ve sık olan koruluk, bahçe. * Pek yüksek ve büyük tepe.
GALC
Azgınlık. * Su içtikten sonra dil ile yalanmak. * Atın yelmeyip bir tarzda yürümesi.
GALEB
(Galb) Üstünlük. Yeğinlik.
GALEBE
Üstün gelmek. Yenmek. Bozmak. Çokluk. * Bastırmak. * Yeğin olmak.
GALEBE ÇALMAK
Galib olmak, üstün gelmek.
GALEL
(C.: Eğlâl) Koruluktan akan su. * Susuzluk.
GALERİ
Fr. San'at eserinin sergilendiği salon veya koridor. * Tiyatroda seyircilere ait balkon. * Üstü örtülü uzun yer. * Yer altında açılmış uzun, dar yol.
GALES
Gecenin sonunda olan karanlık.
GALET
Hesapta yanılmak.
GALEYAN
Kaynayış. Çoşup taşmak. Yerinde duramamak. * Tuğyan ve azgınlık.
GALEYAN-I EFKÂR
Fikirlerin galeyanı. Fikirlerin coşması.
GALEYAN-I MÂ'
Suyun kaynaması.
GALFAK
Geniş, vâsi. * Yumuşak. * Su içinde yetişen yassı yapraklı bir ot. * Kurbağa yosunu.
GALGALE
Sür'atle gitmek. * Gecenin gitmesi. * Haber vermek.
Vakfın faide ve mahsulü. Bununla vakfın tabiî ve hukukî semereleri anlaşılır. Vakıf paraların ticareti ve vakıf akarların kirası, vakıf bahçelerin sebze ve meyveleri bu kabildendir.