G Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • GAMM-HAR

    f. Kederlenen, hüzünlenen, tasalanan.
  • GAMM-I FİRKAT

    Uzaklık gamı, ayrılık derdi.
  • GAMM-NAK

    Gamlı, kederli.
  • GAMM-NİSAR

    f. Hüzün veren, kederli eden.
  • GAMM-PENAH

    f. Tasalı yer, kederli yer. Kederin, tasanın sığındığı yer.
  • GAMM-PERVER

    f. Keder veren, hüzünlendiren, gam artıran.
  • GAMM-ZEDE

    f. Kederli, hüzünlü, gamlı, tasalı.
  • GAMN

    Yumuşaklık.
  • GAMR

    Derinlik, suyun derinliği. Çok su, büyük deniz. * Uzun, geniş libas. * Cehalet, gaflet. * Şiddet.
  • GAMRE

    (C.: Gamerât) Tecrübesizlik, görgüsüzlük, anlayışsızlık. * İzdiham, kalabalık. * Fenalığa dalmak. * Şiddet. * Zahmet.
  • GAMS

    Yıldız kayması. * Suya dalmak.
  • GAMS

    Suyu şiddetli içmek. * Bir şeyi hakir görmek, birisine iftira etmek. * Nimete şükretmemek. * Göz yummak.
  • GAMT

    Çok yemekten dolayı midenin şişmesi. * Ağırlık olmak.
  • GAMT

    Minnetsiz ve şükürsüz olmak. * Horlamak, hakir görmek.
  • GAMTAŞ

    Gözü zayıf gören.
  • GAMUS

    Şiddetli emir. * Süngü ile vurup, ucunu diğer taraftan çıkarmak. * Karnındaki yavrusu belli olmayan deve.
  • GAMUS

    f. Manda, kömüş.
  • GAMUZ

    İtham olunan, töhmet altında bırakılan. * İçinden kan giden dişi deve.
  • GAMZ

    Kaş ve gözle işaret, göz kırpmak. * Çene veya yanak çukurluğu.
  • GAMZ

    (C.: Gamuz) Göz yummak, gizli olmak, yumuşak muamele etmek. * Kolay görerek ihmal etmek. * Çukur yer.
  • GAMZE

    Süzgün bakış.
  • GAMZE-FİGEN

    f. Gamze saçan, süzgün süzgün bakan.
  • GAMZE-İ CÂDU

    Büyüleyen gamze. Süzgün bakış.
  • GAMZE-İ CELLÂD

    Cana kıyan yan bakış.
  • GAMZE-İ DİL-DUZ

    Gönül delen süzgün bakış.
  • GAMZE-İ FETTÂN

    Câzibedar ve süzgün bakış.
  • GAMZE-İ HUNHAR

    Kan içen yan bakış.
  • GÂN

    f. Cemi' yapmak için, sonu "e" sesi ile biten kelimenin sonuna gelir bir "ek" tir. Meselâ: Bendegân $ : f. Hizmetçiler, bendeler.
  • GANA

    Kifayet, kâfi gelme. * Menfaat, fayda.
  • GANAİM

    (Ganimet. C.) Harpte ele geçen mallar. Ganimetler.
  • GANAİM-İ BAHRİYE

    Harbte ele geçirilen düşman gemileriyle, bunlara ait her türlü levâzım ve eşyâlar.
  • GANAİM-İ HARBİYE

    Harbde düşmandan alınan top, tüfek, gemi, vasıta, yiyecek, içecek vs. gibi ganimetler.
  • GANBOT

    Yapısı küçük olmakla beraber, nisbeten ağır toplarla mücehhez harp gemisi.
  • GÂNE

    f. Bazı sayıların sonlarına eklenerek "lik" halinde sıfatlar yapılır. (Meselâ: Cihâr-gâne: f. Dörtlük.)
  • GANEC

    Koca. * şeyh.
  • GANEM

    Koyun.
  • GANES

    Su içtikten sonra teneffüs etmek.
  • GANG

    ing. Haydut çetesi.
  • GANÎ

    Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
  • GANİM

    Ganimet alan.
  • GANİMEN

    Ganimet almış olarak.
  • GANİMET

    Harpte düşmandan alınan mal. * Çalışmaksızın ele geçen nimet.
  • GANİMÎN

    Harbe bizzat iştirak edip, ganimet almağa hak kazanan muzaffer mücahidler.
  • GANİYE

    Çok hoş, çok lâtif. * Kadın şarkıcı. * Zengin kadın veya kız.
  • GANİ-Yİ MUTLAK

    (Gani-yi ale-l ıtlak) Cenab-ı Hak. Her şeye sahip ve hiç kimseye hiçbir cihetle ihtiyacı olmayan gani.
  • GANM

    Kabile ismi.
  • GANNAC

    (Gunc. dan) Çok işveli, çok nâzik.
  • GANYAN

    Fr. At yarışında birinci gelen.
  • GAR

    (Ger) f. Kelimeye eklemekle nisbet veya fâillik mânası verilir. Yapan, yapıcı mânasınadır. Meselâ:
  • GAR

    Mağara. İn. Kehf. * Defne ağacı. * Gayret. * Fesad. * Tren istasyonu. * Tıb: Beden âzalarında olan cep gibi çukur yer.