G Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • GARİB-ÜD DİYÂR

    Memleketin yabancısı.
  • GARÎF

    (C: Guruf) Birbirine girmiş sık ve çok ağaç.
  • GARİK

    Suda boğulmuş.
  • GARİKUN

    Katran köpüğü.
  • GARÎM

    Alacaklı. * Hasım. Rakib. Borçlu veya üzerinde borçtan başka hakları olan kimse.
  • GARÎN

    Havuz dibinde olan balçıklı su. * Her nesnenin kap dibinde kalan çöküğü, tortusu.
  • GARÎR

    Kefil. * Güzel ahlâk. * Durumdan veya işten anlamıyan.
  • GARÎSE

    Yeni dikilmiş fidan.
  • GARİYY

    Cemil, güzel, hüsün.
  • GARİZ

    Taze nesne.
  • GARÎZE

    Asıl. Yaratılıştan olan. Sevk-i İlâhi. Huy.
  • GARÎZİYE

    Tıb: Yaratılışa âit. Yaşamaya âit. Doğuştan. Normal.
  • GARK

    Batmak, suda boğulmak.
  • GARKA

    Bir içim miktarı süt. * Suya batmış.
  • GARK-AB

    f. Suya batmış olan, boğulmuş.
  • GARKAD

    Bir dikenli ağaç. * Medine-i Münevvere'de olan kabristana "Baki-ul Garkad" denir.
  • GARKAN

    Batarak, boğularak.
  • GARM

    Çekmek.
  • GARNİZON

    Fr. Bir şehir veya müstahkem mevkideki birliklerin tamamı. * Askeri birliklerin bulunduğu şehir.
  • GARR

    Beyhude ve bâtıl şey. * Gafil adam. * Aldatan. * Kuyu kazan.
  • GARR

    Aldatmak. * Hırsa düşmek. * Alnında dirhemden büyücek beyazlık bulunan at.
  • GARRA

    Parlak. Beyaz. Güzel. Şa'şaalı. * Kur'an'ın kudsi nurlarının parladığı Medine-i Münevvere'nin bir ismidir.
  • GARRAN

    f. Kükreyen, haykıran. Homurdanan.
  • GARRE

    Gafil kişi, gaflette bulunan kimse.
  • GARRENDE

    f. Kükreyerek vahşileşen arslan ve benzeri yırtıcı hayvan.
  • GARS

    Ağaç fidanı dikmek. * Dikilmiş fidan.
  • GARSAN

    Karnı aç kimse.
  • GARS-I EŞCAR

    Ağaç dikimi.
  • GARS-I YEMİN

    Sağ el ile dikilen fidan. * Bir kimsenin yanından, fidan gibi ayrılmayan kişi.
  • GARUR

    Dünyada insana gurur veren herhangi bir şey. * Aldatıcı. * Allahı unutturan.
  • GARV

    Acip.
  • GARZ

    Doldurmak. * Noksan etmek, noksanlaştırmak.
  • GARZ

    Batırma, sokma. İğne sokma.
  • GASA

    Uzunluk.
  • GASAGIS

    Arslan, esed.
  • GASAK

    (Gusuk-Gasekan) İlk koyu karanlık. * Küfrün karanlığı. * Gözün dumanlanıp, seçemez olması. * Göz kararması. * Herhangi bir şeyin akması, dökülmesi. * Çok soğuk ve fena kokan içki veya su. * Kuvve-i şeheviyye. * Seyelân.
  • GASAK-UL LEYL

    Gecenin ilk karanlığı.
  • GASAS

    Dolu olma. * Yediği ve içtiği şeyin boğazda durması.
  • GASASE

    (Gasis-Gususe) Davarın zayıf olması. * Sözün boş ve faydasız olması. * Yaradan irinin akması.
  • GASB

    Başkasına âit bir şeyi zorla, rızası olmadan almak. Zorla almak. * Zorla alınan şey.
  • GASBEN

    (Gasb. dan) Cebren alarak, zorla gasbederek.
  • GASBEN ANH

    Ona rağmen.
  • GASBEN ANK

    Sana rağmen.
  • GASB-I EMVAL

    Malların gasbedilmesi, zorla alınması.
  • GASB-I NUKUD

    Paraların cebren alınması.
  • GASEM

    Gecenin sonunda olan karanlık.
  • GASER

    Rüzgârın çukur yere getirip yığdığı.
  • GASEYAN

    Mide bulantısı. Kusmak.
  • GASGASE

    Silahsız savaşmak.
  • GASIB

    Gasbeden, zorla alan.