Ehemmiyet vermemek. Yapılması lâzım bir işi sonraya bırakma. Dikkatsizlik. Başlayıp bırakmak. Terk etmek.
İHMAL
Bir şeyi yüklemesi için yardım etmek. Yükletilmek.
İHMALCİ
t. Dikkat etmeyen, dikkatsiz, müsamahacı.
İHMALKÂR
f. İhmalci, işine dikkat etmeyen.
İHMAM
Kederlendirmek. Mahzun etmek. * İhtiyarlatmak.
İHMİRAR
Kızarmak. Kızıllık. * Kızıl hastalığı.
İHN
Yün. Renkli yün, renkli kumaş.
İHNA'
Acıma, merhamet etme, şefkat etme.
İHNAC
Bir şeyi bir yana eğme.
İHNAK
(Hunk. dan) Kin bağlama. Gazaplandırma.
İHNAK
(Hunk. dan) Boğma.
İHNET
Gazap, öfke. Hiddet. * Kalb katılığı. * Kin bağlamak.
İHRA'
Eksiltme, azaltma, noksanlaştırma.
İHRAB
Kaçma zorunda bırakma. * Çalışma, azmetme, didinme.
İHRAB
Kavgayı kızıştırma, muharebeyi alevlendirme.
İHRAB
Harâb etme, perişan etme.
İHRAC
Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.
İHRACAT
(İhrâc. C.) Memleketteki fazla malı başka memlekete göndermek, satmak. * Çıkarmalar. İhraç etmeler.
İHRAK
Akıtma, dökme.
İHRAK
Ateşe atmak. Yakmak. Yandırmak. * Bulamaç yapmak.
İHRAK Bİ-N-NAR
Ateşte yakma.
İHRAKAN
Yakmak suretiyle.
İHRAK-I DÜMU'
Gözyaşı akıtma, ağlama.
İHRAM
Hacıların örtündükleri dikişsiz elbise. * Yün yaygı. Büyük yün çarşaf. * Fık: Hac veya umreyi yada her ikisini eda etmek için mübah olan şeylerden bazılarını nefsine menetmek ve onlardan sakınmak.
İHRAS
Dilsiz olmak. Dilsiz kalmak.
İHRAZ
Nail olmak. Erişmek. * Kazanmak. Kesbetmek. * Birisini güzel bir surette korumak.
İHRİZ
Bitkin, dermansız. Kımıldanmağa ve bir şey yapmağa hâli ve mecâli olmayan.
Yalnız bir ilim ve san'at dalıyla meşgul olup, o hususda ihtisas yapıp terakki etme. Husyelerini çıkarma, iğdiş etme, eneme, erkekliğini giderme.
İHSA'
Hayvan tezeği yakma.
İHSAB
Ucuzlama, fiattaki azalma.
İHSAD
Ekin veya ot biçme veya biçtirme. Hasâd etme.
İHSAÎ
Sayım ile alâkalı. İstatistiğe ait.
İHSAİYAT
İstatistik. İstatistiğe ait mâlumatı toplama ilmi.
İHSAN
(Hısn. dan) Sağlamlaştırmak. Tahkim etmek. * Zevcesini nâmahremden korumak. Kadın kendisini haramdan sakınmak. * Ehl-i azamet olmak.
İHSAN
İyilik, lütuf, bağışlamak. * Sahilik etmek, cömertlik yapmak. * Allah'ı görür gibi ibadet etmek. * Güzel bilmek. Güzel eylemek.
İHSANAT
(İhsan. C.) İhsanlar, lütuflar.
İHSANDİDE
(C.: İhsandidegân) f. İhsan görmüş, bağış almış. Birinin lütfunu görmüş, minnettar.
İHSAN-DİDEGÂN
(İhsandide. C.) İyilik görmüş olanlar, bahşiş almış kimseler, minnettar bulunanlar.
İHSANEN
İhsan suretiyle. Bağışlayarak, lütuf ve iyilik ederek.
İHSANNAME
f. Edb: İltifat mektubu. İltifat ve tahsini hâvi yazılan mektub.
İHSANPERVER
f. İhsan edici. İyiliği çok sever.(İhsan ihsandır, eğer nev'e olsa veya muhtaca ve fakire olsa. Sehavet o vakit tam sehavettir, eğer millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tembel eder. Çingeneliğe alıştırır. Elhasıl, millet bâkidir, fert fâni!) (Münazarat)
İHSAR
(Hasr. dan) Birisini işinden alıkoymak. * Fık: Hac için ihrama girmiş bir zâtın, Arafat'ta durmakla ziyaret tavafından; ve umre için ihrama girmiş bir kimsenin de tavaftan men edilmesi. Böyle men edilen zâta "muhsar" denir. * Kısaltma, kısalma. * Sıkıştırma.