Buğdayı un yapma. Buğday yetiştirme. * Kafa tutmak, kibir ve azametle karşı gelmek.
İKMAL
Tamamlamak. Bitirmek. Mükemmelleştirmek.
İKMAL-İ NEVAKIS
Eksiklikleri tamamlamak.
İKMAL-İ NÜSAH
Bütün sahifeleri tamam etmek, okuyup bitirmek.
İKMAM
Ağaçların tomurcuklanması. Çiçek tomurcuğu görünmesi. * Elbiseye yen yapmak.
İKMAN
Gizleme, saklama, örtme.
İKNA'
Kanaat vermek. Râzı etmek. Râzı edilmek. İnandırmak. İnandırılmak. * Ayakta iki tarafa bakmadan durmak.
İKNAİYYAT
İknâ etmek veya râzı etmek için söylenilen sözler.
İKNAİYYAT-I HİTABİYYE
Kelâm ilmine ait bir ıstılahtır. Zannî olan aklî delil demektir. Bürhanın aşağı mertebesidir. Aklı, muhalif fikirlerle karışmamış ve bürhanı anlayamayacak kimseler için kullanılır. İsbattan çok ikna vasfı taşır.
İKNAN
Örtme, saklama, gizleme.
İKRA
Kiraya verme.
İKRA'
Okutmak. "Oku" diye emretmek. * Selâm göndermek. Yakın gelmek. Ziyafet istemek.
İKRAB
Kederlendirme, hüzün verme.
İKRAH
İğrenmek. Tiksinmek. Bir işi istemiyerek yapmak. * Birine zorla iş yaptırmak veya muamele yapmak.
İKRAHEN
İstemiyerek, tiksinerek. Zorlanarak.
İKRAH-I GAYR-İ MÜLCÎ
Huk: Eskiden döğme ve hapis gibi yalnız keder ve elemi icab ettiren şeylerle vuku bulan ikrah.
İKRAH-I MÜLCÎ
Huk: Ölüm veya bir uzvun kesilmesi veya bunlara sebep olacak şiddetli döğme ile olan ikrah.
İKRAH-I NÂKIS
Huk: Dayak ve hapis gibi keder ve elemi gerektiren şeylerden meydana gelen mecburiyet.
İKRAM
Ağırlamak. Hürmet etmek. Saygı göstermek. * İltifat olarak bir şeyler vermek. * Bağış. * Hesap dışı verilen şey veya yapılan indirme, tenzilât. * Allah'ın lütfu ve ihsanı.(İkramın izharı, yani Allah'ın lütfu ve ihsanı olan ikramın izharı tahdis-i nimettir. İnsanın nefsi, Allah'ın lütfunu kendine isnad etmez. Çünkü kesbinin medhali yoktur.)
İKRAMAT
(İkram. C.) İkramlar, hürmetler, bağışlar.
İKRAMEN
İkram olarak. Ağırlama suretiyle. Hürmet, tazim ve saygı için.
İKRAMİYE
Hürmet ve mükâfat için verilen para veya hediye. * Memurlara maaş haricinde ve her sene belli bir zamanda verilen para. * Yapılan iyilik karşılığı olarak verilen hediye veya para. * Satıcı tarafından pazarlığın hâricinde olarak müşteriye yahut arada vasıta olana verilen şey. * Bazı teşekkül ve müesseselerin belirli zamanlarda, hisse sahiplerine kur'a çekerek dağıttıkları para.
İKRAR
Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek. Hakkı itiraf etmek. Karar vermek. Mukarrer kılmak. * Fık: Bir kimseye diğerinin kendisinde olan hakkını haber vermek.
İKRAR Bİ-L KİTABE
Bir kimsenin diğer bir kimseye olan borcunu kitabetle yani yazı ile tasdik etmesi. Tabirin mânası yazı ile ikrar'dır.
İKRAR-I MARİZ
Ölüm ânında iken edilen ikrar. Vasiyetname.
İKRAZ
Ödünç vermek. Borç vermek. * Kesip ayırmak.
İKRAZAT
Borçlar. Borç vermeler.
İKSA
Giydirmek. Giyecek vermek.
İKSA'
Kasvet. Sıkıntı vermek. Sıkıntı verilmek.
İKSAD
(Kesad. dan) Kesada düşürme, kesatlandırma.
İKSAL
(Kesel. den) Bezginlik ve bıkkınlık verme.
İKSAM
Çok miktarda mal alıp biriktirme. * Kökünü kırma. Hepsini silip süpürme.
İKSAM
Kasem etme, yemin etme, and içme.
İKSAR
(Kesret. den) Çoğaltma, fazlalaştırma, arttırma.
İKSAR
Bir şeyi yapmak imkânı varken yapmama.
İKSAR-I KELÂM
Çok söyleme, sözü uzatma, gevezelik etme.
İKSAT
Doğruluk ve hakkaniyet gösterme.
İKSA-Yİ EYTAM
Yetimlerin giydirilmesi.
İKSA-Yİ KALB
Gönül sıkıntısı, iç darlığı.
İKSİR
Çok te'sirli, her derde devâ sayılan mevhum cisim. Bir şeyin olmasına veya hastanın iyileşmesine sebeb olan ehemmiyetli madde. * Tıb: Oldukça şekerli ve kolayca alınabilen bir ilâç. * Eski kimyada: (Bazılarının söylediğine göre) kıymetsiz madenleri ve sair şeyleri altuna tebdile ve bütün hastalıkları gidermeye vesile olan ve öyle te'sirli farzedilen ilâç.
İKŞİ'RAR
Ürperme. Ürkmeden dolayı tüylerin diken diken kalkması ve derinin iğne iğne kabarması.
İKTAB
(Ketb. den) Yazdırma, dikte ettirme.
İKTAM
(Ketm. den) Gizleme, saklama.
İKTAN
Yapıştırma veya yapıştırılma.
İKTAT
Alçak sesle kulağa fısıldama.
İKTIFA
Arkasından gitme, ardına düşme, takib.
İKTİBAS
Bir söz veya yazıyı olduğu gibi veya kısaltarak almak. Birisinden ilmen istifade etmek. İstifade suretiyle almak, alınmak. * Söz arasında Kur'an-ı Kerimden veya Hadis-i Şeriftden veya başka makbul eserlerden bir cümlenin kâmilen veya kısmen az tasarruf ile veya tasarrufsuz alınması. * Ateş almak. * Ödünç almak.
İKTİBASAT
(İktibas. C.) İktibaslar, aktarmalar.
İKTİBASEN
İktibas suretiyle. Faydalanma yoluyla alarak. Parça alarak.
İKTİDA
Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek.