Îcaz zannolunan yerlerdeki i'caza işaretler. * Risale-i Nur Külliyatından bir kitap ismidir.
İŞARET
Bir şeyi bir vasıta ile (el, göz, kaş veya parmakla) göstererek bildirmek. * Nişan, alâmet, belli bir iz. * Ist: Doğrudan doğruya olmadan, hatırlatma suretiyle verilen emir. (Münasebat-ı tevafukiye eğer taaddüt etse ve ayrı ayrı cihetinden bir hâdiseye muvafık gelse, hem bilhassa makama mutabık, hem bilhassa kelâmın mânâsına muvafık ve müeyyid olsa, o muvafakat o vakit işaret derecesine çıkar. Evet muzaaf münasebet, işarettir. M.)
İŞARET-İ ÂLİYE
Tar: Şeyh-ül islâm, defterdar ve yeniçeri ağası gibi maiyyet memurlarından biri tarafından yazılan takrir veya ilam üzerine sadrazamın kabul veya red şeklinde yazdığı yazı. * Sadaret makamından çıkan emirler.
İŞBA'
Doyurmak, açlığı gidermek. Doymak. * Fiz: Bir sıvının içinde, belli bir cisimden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması. * Edb: Arap nazmında, kafiye veya vezin zaruretinden dolayı kelimeye bir harf ilâve etme.
İŞBAŞI
t. Bir işte çalışanların başı, reisi. * İşe başlama saati.
İŞBU
İşte bu. Bu, şu.
İŞCA'
Yenme, ezme. * Kederlendirme, hüzün verme, üzme.
İŞCAR
(Şecer. den) Ağaç yetiştirme. Ağaçlandırma.
İŞCAZ
Kederlendirme, üzme, hüzün ve gam verme.
İŞE
f. Orman, sık ağaçlık. * Câsus, hafiye.
İŞFA'
(Şifâ. dan) Hastaya şifalı şeyler verme. Hastanın iyileşmesi için çeşitli çarelere başvurma.
İŞFAF
Üstün tutma.
İŞFAK
Acıyarak sakınma. Şefkat ve inayet etme. * Sevme. * Sakınma ve korkma. * Azaltma. * Lütfetme, bağış, ihsan.
İŞGAL
Zabtetme, istilâ etme. * Birisini işten alıkoyma, başka şeyle meşgul etme, oyalama, uğraştırıp kendi işine mâni olma.
İŞGENE
f. İhiyarlıktan veya kızgınlıktan dolayı yüzde hâsıl olan buruşukluk.
İŞGERE
f. Şâhin, atmaca ve doğan gibi av için kullanılan terbiye görmüş kuş.
İŞGERF
f. Dayanıklı, sağlam, kalın. * Şan, nam, ün, şeref.