Meyil. Haz. Fazla istek. Arzu. * Açlıktan gelen yemeğe karşı fazla isteklilik.
İŞTİHAB
Ağarma, beyazlama, kırlaşma.
İŞTİHA-ENGİZ
f. İştiha açıcı, iştah verici.
İŞTİHAR
Meşhur olma. Tanınma. Ün alma.
İŞTİKÂ'
(Şekva. dan) Şikâyet etme, şekvada bulunma.
İŞTİKAK
Türemek. Bir kökten ayrılan kelimelerin asılları ve birbirleri ile olan münâsebetleri, meydana gelişleri. * Çatallaşmak. Yarılmış bir şeyin bir şıkkını almak. * Edb: Aynı kökten türemiş olan birkaç kelimeyi bir araya getirme sanatı. Misaller:(Edipler edepli olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı. İk.M.)(Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem. Mehmed Akif)
Ortak olmak. Ortaklık etmek. Bir işde yer almak. Hissedâr olmak. * Bir lâfızda çok mânalar müşterek olması. Meselâ: "Ayn" kelimesi. Hem göz, hem de kaynak mânasına gelir.
İŞTİRAK-I LİSAN
Lisan ortaklığı. Aynı dili konuşma keyfiyeti.
İŞTİRAKÎ
Ortaklığa ait, ortaklıkla alâkalı. * Komünist.
İŞTİRAKİYYE
Komünistlerin bir nazariyesi olan sosyalistlik.
İŞTİRAKİYYUN
Komünist sosyalistler.
İŞTİRAT
(Şart. dan) Şarta bağlama, şarttlaşma.
İŞTİTAT
Zulmetme. Haksızlık etme. Hükümde ve sair işlerde eziyet etme.
İŞTİTAT
Dağılma. Perişan olma.
İŞTİVA'
Kızarma, pişip yenecek duruma gelme.
İŞTİVA-YI LAHM
Etin kızarması.
İŞTİYAK
Fazla arzu ve şevk. Tahassür. Hasret çekmek. Özlemek. Göreceği gelmek.
İŞVE
Güzellerin gönül çeken naz ve edâsı. Gönül çekici tavır.
İŞVEBAZ
f. Naz edici, edâ yapan, cilveli. * Meşhur bir cins lâle.
İTA
Edb: Kafiyenin bir mânada olarak aynen tekrar edilmesi.
İ'TA
Vermek. Bahşetmek. İhsan etmek.
İTAAT
Alınan emre uymak. Söz dinlemek. İnkıyad etmek. Boyun eğmek. Âmirin meşru emirlerini dinleyip ona göre hareket etmek.