Tâbi' kılmak. Ardına katmak. * Gr: Bir kelimenin sonuna ilâve edilen tekerleme nev'inden mânasız söz. (Yazmak mazmak, Okumak mokumak gibi.)
İTBAK
(Itbak) Kaplamak. Kapamak. Kapaklamak. * İttifak etmek. * Tecvidde: Harf okunduğunda, dilin üst damağa kapanması. (Bu halde okunan harfler sad, dât, tı, zı harfleridir. (Bak: İdbak)
İTBAL
Kederlenme, kederlendirme. Derde, hüzne ve kedere düşürme.
İTDAN
Islanma veya ıslatma.
İTFA'
Söndürme. Bastırma. Dindirme. * Bir borcu ödeyerek bitirme. * Fizikte: İntizamlı ve eşit zamanlarla sallanan bir hareketin yavaş yavaş azalarak sıfıra inmesi.
İTFAİYYE
Yangın söndürme birliği, teşkilâtı.
İTFAL
İnsan vücudunun fenâ bir şekilde kokması.
İTFA-Yİ HARİK
Yangının söndürülmesi.
İTHAF
Hediye etmek. Armağan vermek. * Edb: Birisinin nâmına eser yazmak.
İTHAFNAME
f. Bir eserin bir kimse adına olduğunu gösteren yazı.
(İtibâr) Ehemmiyet vermek. Hürmet, riâyet ve hatır saymak. Kulak asmak. İbret alıp uyanık olmak. Birisini veya sözünü makbul farzetmek. * Taaccüb etmek. * Şeref, haysiyet. * Bir şeyin gerçek değil, kararlaştırılan değeri. * Ticarette söz veya imzaya olan itimad.
İ'TİBARAT
(İ'tibar. C.) İ'tibarlar, şeref ve haysiyetler. * Var sayılan şeyler, faraziyeler.
İ'TİBAREN
...den beri, ... başlıyarak, ... den başlıyarak, ...den (yerinde kullanılır.)
İ'TİBAR-I SURET
Surete itibar etme, görünüşe değer verme.
İ'TİBARÎ
(İtibarî) Hakiki kıymeti olmayıp kıymeti var kabul edilme. Farazî ve izafî olan. Varlığı, başka şeylere nisbet edilmesi halinde bilinen.
İ'TİDA
Sesini yükseltmek. * Zulmetmek. * Haddinden geçmek.
İ'TİDAD
Yardım isteme. İmdât isteme. * Bir şeyi kol üzerine alma.
İ'TİDAL
Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak. * Yumuşaklık. Uygunluk. * Gündüz ve gecenin birbirine denk, eşit olması. * Miktar ve keyfiyyet hususunda iki hâlet arasında mutavassıt olmak.
İ'TİDAL-İ DEM
Soğukkanlı davranış. Heyecanlanmadan, acele etmeden, düşüne düşüne ve tedbirli hareket.
İ'TİFA'
Bağış dileme, afvedilmesini isteme.
İ'TİFAR
Yere vurma. Kavrayıp yere çarpma. Üzerine atılıp kavrama.
İ'TİKAB
Veresiye vermeme. Bir malı borç olarak satmama. Parasını almadıkça malı teslim etmeme.
İ'TİKAD
İnanmak. İnanç. Sıdk ve doğruluğuna kalben kararlı olmak. Gönülden tasdik ederek inanmak. Dinin temelini meydana getiren şeylere inanmak. (Bak: İltizam)
İ'TİKADÂT
(İ'tikad. C.) İnanışlar. Bağlanışlar ve inançlar.
İ'TİKADÂT-I BÂTILA
Bâtıl, hak olmayan, asılsız şeylere inanışlar.
İ'TİKAD-I FÂSİD
Bozuk inanç.
İ'TİKADÎ
İtikad ve inançla alâkalı.
İ'TİKADİYAT
İtikada ait mes'eleler.
İ'TİKÂF
Bir şeye devam etmek. * Ist: Bir yere çekilip yalnız ibadetle meşguliyet. Hususan Ramazanın son on gününde, mescidlerde ve buna benzer yerlerde kalıp, ibadet, ilm-i iman ve Kur'an, evrad ve ezkâr gibi ibadetlerle meşgul olmak. Böyle bir kimseye "Mu'tekif" denir.
İ'TİKAL
Zorlaşma, müşkilleşme.
İ'TİKAL
Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına alma. * Devenin dizini büküp bağlama. * Güreş yaparken rakibini sarmaya getirip yıkma.