Güçleştirme, müşkilleştirme. * Zorlaştırma. * Şüpheli ve karışık olma.
İŞKAMPAVİYA
İtl. Harp gemilerinden asker naklinde kullanılan en büyük filika. İşkampaviya'lar sandal büyüklüğünde, yalnız ondan daha geniş ve yüksekti. Karaya asker sevkiyatında, gemiye erzak ve levâzım alınmasında kullanıldığı gibi eskiden donanmaya su alınacağı zaman su ile doldurulur, diğer bir filika yedeğinde geminin bordasına götürülerek geminin tulumbasıyla içindeki su nakledilirdi. (O.T.D.S.)
İŞKÂR
f. Av. * Avlama.
İŞKEMBE
f. Geviş getiren hayvanların midesinin en büyük kısmı. * Karın.
İŞKENCE
F. Eziyet, azab.
İŞKESTE
f. Kırık, bitik. Kırılmış.
İŞKİL
f. Şüphe, vesvese. Vehimlenmek. * Hile, tezvir. * Sağ ön ayağı ve sol arka ayağı beyaz olan at.
İŞKÜFE
f. Çiçek.
İŞKÜNC
f. Çimdik.
İŞLEK
t. Çok işler, fazlaca işlenen. * Tecrübeli, idmanlı, alışık.
İŞMAM
Hafif olarak duyurmak, koklatmak. Hissettirmek. * Kibirden dolayı başı dik yürümek. * Tecvidde: Bir harfe zamme veya kesre vermek ve bunu hafifçe hissettirmek. Harfin sesini genizden hissettirmek, biraz duyurmak, harfi çıtlatmak.
İŞMAR
Göz kırpma, işaret.
İŞMİ'ZAZ
Can sıkma, üzülme, yüzünü ekşitme. * Titreyip ürperme.
Şüphelenmek. Şüphe etmek. * Kolay fark olunmaz derecede benzemek.
İŞTİBAK
(Şebeke. den) Örülmek. Örgülenmek. * Karşılıklı birbirine geçmek. * Perişanlık. * Zâhir olmak. * Koz: Güneş battıktan sonra gökte kum taneleri gibi görünen karışık yıldızlar.
İŞTİCAR
Zıdlaşma. * Elini çenesine koyarak, dirseğinin üzerine dayanma.