İ Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • İŞGÜZAR

    f. Becerikli, çalışkan. * Kendini göstermek için gerekmezken işe karışan.
  • İŞHA'

    Ağız açma, ağzını açma.
  • İŞHA'

    (Şehi. den) İstenileni verme. * Göz dikme, almak isteme.
  • İŞHAD

    Delil getirme, delil olarak gösterme. Şehadet ettirme, şâhid gösterme. * Şehid olma.
  • İŞHAR

    Ün alma, meşhur olma, şöhret kazanma. * Kadın, doğum yapacağı aya girme.
  • İŞHAS

    Gitme zamanı gelip çatma. * Tedirgin ve rahatsız etme.
  • İŞHAS

    Fesatçılık ve dedikoduculuk yapma. Çekiştirme. Gıybet etme.
  • İŞHAZ

    Keskinleştirme, bileme.
  • İŞHAZ-I SEYF

    Kılınç bileme.
  • İŞKA'

    Şikâyet ettirme. * İntikam alma, öç alma. * Darıltma, gücendirme.
  • İŞKA'

    Şaki ve bedbaht eylemek.
  • İŞKÂL

    Güçleştirme, müşkilleştirme. * Zorlaştırma. * Şüpheli ve karışık olma.
  • İŞKAMPAVİYA

    İtl. Harp gemilerinden asker naklinde kullanılan en büyük filika. İşkampaviya'lar sandal büyüklüğünde, yalnız ondan daha geniş ve yüksekti. Karaya asker sevkiyatında, gemiye erzak ve levâzım alınmasında kullanıldığı gibi eskiden donanmaya su alınacağı zaman su ile doldurulur, diğer bir filika yedeğinde geminin bordasına götürülerek geminin tulumbasıyla içindeki su nakledilirdi. (O.T.D.S.)
  • İŞKÂR

    f. Av. * Avlama.
  • İŞKEMBE

    f. Geviş getiren hayvanların midesinin en büyük kısmı. * Karın.
  • İŞKENCE

    F. Eziyet, azab.
  • İŞKESTE

    f. Kırık, bitik. Kırılmış.
  • İŞKİL

    f. Şüphe, vesvese. Vehimlenmek. * Hile, tezvir. * Sağ ön ayağı ve sol arka ayağı beyaz olan at.
  • İŞKÜFE

    f. Çiçek.
  • İŞKÜNC

    f. Çimdik.
  • İŞLEK

    t. Çok işler, fazlaca işlenen. * Tecrübeli, idmanlı, alışık.
  • İŞMAM

    Hafif olarak duyurmak, koklatmak. Hissettirmek. * Kibirden dolayı başı dik yürümek. * Tecvidde: Bir harfe zamme veya kesre vermek ve bunu hafifçe hissettirmek. Harfin sesini genizden hissettirmek, biraz duyurmak, harfi çıtlatmak.
  • İŞMAR

    Göz kırpma, işaret.
  • İŞMİ'ZAZ

    Can sıkma, üzülme, yüzünü ekşitme. * Titreyip ürperme.
  • İŞNUŞE

    f. Aksırık.
  • İŞPİHTE

    f. Su sızıntısı. * Yayılmış, saçılmış.
  • İŞPORTA

    (Arnavutça) Seyyar satıcı tezgahı. * Yayvan yemiş sepeti.
  • İŞRAB

    (Şürb. den) İçirme veya içirilme. * Bir maksadı açıktan değil de, dolayısıyla gösterme. Kapalı surette anlatma.
  • İŞRAF

    Yüksek bir yere çıkma. Yüksek bir yerden bakıp anlama. * (Hasta) ölüm döşeğinde olma.
  • İŞRAK

    Güneş doğmak. Işıklandırmak. Parlatmak. * Güneşlik yere dahil olmak. * Mc: Kalbe mânaların doğması.
  • İŞRAK

    Allah'a şerik koşma. Allah'tan başkasından medet bekleme.
  • İŞRAKÎ

    Bâtıl İşrakiye felsefesine mensub. İşrakiyyunun dalâletten ve şirkten ibaret bâtıl ve hurafe fikirleri.
  • İŞRAKİYYE

    İşrakiyyunların bâtıl ve hurafe mesleği. (Bak: Akl-ı evvel)
  • İŞRAKİYYUN

    İşrakiyye felsefesi ile iştigal eden ve ehl-i şirk olan feylesoflar. (Bak: Akl-ı evvel)
  • İŞRET

    İçki. Alkollü meşrubat. * İçki içme. Alkollü içki kullanma.
  • İŞRETGÂH

    f. İşret edip içki içilecek yer.
  • İŞRETHANE

    f. İşret yapmaya mahsus yer. Meyhane. * Mc: Bu dünya.
  • İŞRETKEDE

    f. İşret yeri. İşrethane.
  • İŞRETSAZ

    f. İşret eden, içki içen.
  • İŞRÎN

    (İşrûn) Yirmi. (20)
  • İŞRİRAK

    Ağlaya ağlaya boğulma derecesine gelme.
  • İŞSA

    (Teşsi') Ayakkabısına tasma takma, kayış geçirme.
  • İŞTAT

    Dağıtma veya dağıtılma.
  • İŞTAT

    Adaletsizlik edip hükümde zulmetme.
  • İŞTEK

    f. Çocuk kundağı.
  • İŞTİAL

    Tutuşma. Parlama. Alevlenme. * Mc: Şiddetlenme.
  • İŞTİALÂT

    (İştial. C.) Parlamalar, alevlenmeler, yanmalar, tutuşmalar. * Mc: Şiddetlenmeler.
  • İŞTİBAH

    Şüphelenmek. Şüphe etmek. * Kolay fark olunmaz derecede benzemek.
  • İŞTİBAK

    (Şebeke. den) Örülmek. Örgülenmek. * Karşılıklı birbirine geçmek. * Perişanlık. * Zâhir olmak. * Koz: Güneş battıktan sonra gökte kum taneleri gibi görünen karışık yıldızlar.
  • İŞTİCAR

    Zıdlaşma. * Elini çenesine koyarak, dirseğinin üzerine dayanma.