L Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • LEYLE-İ Mİ'RAC

    Mirac gecesi. (Bak: Mi'rac)
  • LEYLE-İ REGAİB

    (Bak: Regaib gecesi)
  • LEYLE-İ SÜVEYDA

    Gece karanlığı. Geceye benzeyen siyahlık.
  • LEYLEN

    Geceleyin, gece vakti.
  • LEYLÎ

    Gececi. Geceleyin kalan. Yatılı. Geceye âit. Geceye mensub.
  • LEYL-İ DİMAĞ

    Dimağın bozukluğu. Zihnin iyi çalışmaması.
  • LEYL-İ MÜNEVVER

    Gündüze benzeyen gece. Nurlanmış gece.
  • LEYL-İ SERD

    Soğuk gece.
  • LEYL-İ TÂRIK

    Karanlık gece.
  • LEYM

    İnsanlar arasında sulh etmek, barış yapmak. * Salâh. * Bir nârenciye meyvesi.
  • LEYMUN

    (Leymon) Limon.
  • LEYNET

    Yumuşak koltuk yastığı.
  • LEYS

    Adem. Yokluk. Gayr-ı mevcud. (Bunun aslı "lâyese" idi. Yâ'yı tahfif için "leyse" oldu.) Hükemâlar arasında "eys" vücud, "leys" adem mânâsında kullanılmıştır. (L.R.) * Gaflet. * Bahâdırlık, kahramanlık. * Yük çekici olmak.
  • LEYS (LÂYİS)

    (C.: Lüyus) Arslan. * Sinek avlayan örümcek. * Arasında yaş ot bitmiş olan kuru ot. * Birbirine girmiş ot. * Semiz ve şişman kimse.
  • LEYSE

    Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)
  • LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY'ÜN

    Ne zâtında, ne sıfâtında, ne de ef'âlinde naziri yoktur, şebihi olamaz!.
  • LEYT

    Ulaşmak, varmak.
  • LEYT

    Sarfetmek, harcamak. * Hapsetmek.
  • LEYTAN

    şeytan.
  • LEYTE

    Keşke olsa idi. Ne olaydı meâlinde olan huruf-u müşebbeh bir fiildir. İsimlerini nasbeder, (yâni, üstün okutur), haberini ref'eder (yâni ötre okutur). (Bak: İnne)
  • LEYY

    Def'etmek, kovmak. * Harcamak, sarfetmek. * İlaç yapmak. * Aciz olmak. * Bir nesneyi dürüp boğazına tıkmak.
  • LEYYA

    Sudan uzak olan yer.
  • LEYYAN

    Def'etmek, kovmak. * Sonraya bırakmak, tehir etmek.
  • LEYYİN

    Yumuşak. Mülâyim. Hafif. Yavaş olan.
  • LEYYİN-ÜL CÂNİB

    Görüşülmesi kolay, mütevâzi, kibirsiz kimse. Kanı sıcak insan.
  • LEZ'

    Yakmak.
  • LEZ'

    Davarı iyi gütmek.
  • LEZA

    (Bak: Lazâ)
  • LEZAİZ

    Lezzetler. Zevk duyulan, eğlendirici, hoşa giden şeyler.(Lezaiz çağırdıkça, "Sanki yedim" demeli, "Sanki yedim"i düstur yapan sanki yedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi; yemedi. M.)
  • LEZAİZ-İ DÜNYEVİYE

    Dünyâ lezzetleri ve zevkleri.
  • LEZAM

    Lâzım ve gerekli olma. * Hiç ayrılmama.
  • LEZBE

    (C: Lezbât) Şiddet. * Kıtlık.
  • LEZC

    Yapıştırma. Yapışmak. Sıvanıp yapışmak.
  • LEZC (LÜZUCE)

    Kaypak olmak. * Çekilip uzamak.
  • LEZEN

    Şiddet. * Darlık. * Halkın kuyu veya ırmak kenarında kalabalık meydana getirmesi.
  • LEZEZ

    Yapışmak.
  • LEZİM

    (Bak: Lizâm)
  • LEZÎR

    f. Akıllı, zeki.
  • LEZİZ

    (Lezize) Lezzetli. Tatlı, hoş. Tadı hoş ve güzel. (Lezzet umumidir, hâlavet ise hususidir.)
  • LEZK

    Yaranın iyileşmesi, onulması.
  • LEZK

    Bir şeyin diğer bir şeye vasıl olması.
  • LEZLAZ

    Kurt. (Canavar)
  • LEZN

    Darlık. Şiddet. Sıkıntı.
  • LEZZ

    Bağlamak.
  • LEZZ

    Uyku, nevm. * Sözü güzel olan, tatlı konuşan kişi. * Tatlı, leziz, lezzetli.
  • LEZZAT

    (Lezzet. C.) Tatlılıklar. Lezzetler. Tadı hoş ve güzel olan şeyler.
  • LEZZAZ(E)

    Lezzetli, tatlı, leziz.
  • LEZZET

    (C.: Lezzât) Tad, çeşni. Hoş ve güzel olan şey.(Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezaizi terketmek evlâdır. Çünki, âkıbetin ya saadettir, saadet ise şu fâni lezaizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini küfür sâikasiyle adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır. Çünki, o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler, o elemlere galebe edemez. M.N.)
  • LEZZET-İ İLM

    İlmin lezzeti.
  • LEZZET-ŞİNAS

    f. Tad alan, lezzet alan.