İnsanlar arasında sulh etmek, barış yapmak. * Salâh. * Bir nârenciye meyvesi.
LEYMUN
(Leymon) Limon.
LEYNET
Yumuşak koltuk yastığı.
LEYS
Adem. Yokluk. Gayr-ı mevcud. (Bunun aslı "lâyese" idi. Yâ'yı tahfif için "leyse" oldu.) Hükemâlar arasında "eys" vücud, "leys" adem mânâsında kullanılmıştır. (L.R.) * Gaflet. * Bahâdırlık, kahramanlık. * Yük çekici olmak.
LEYS (LÂYİS)
(C.: Lüyus) Arslan. * Sinek avlayan örümcek. * Arasında yaş ot bitmiş olan kuru ot. * Birbirine girmiş ot. * Semiz ve şişman kimse.
LEYSE
Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)
LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY'ÜN
Ne zâtında, ne sıfâtında, ne de ef'âlinde naziri yoktur, şebihi olamaz!.
LEYT
Ulaşmak, varmak.
LEYT
Sarfetmek, harcamak. * Hapsetmek.
LEYTAN
şeytan.
LEYTE
Keşke olsa idi. Ne olaydı meâlinde olan huruf-u müşebbeh bir fiildir. İsimlerini nasbeder, (yâni, üstün okutur), haberini ref'eder (yâni ötre okutur). (Bak: İnne)
Görüşülmesi kolay, mütevâzi, kibirsiz kimse. Kanı sıcak insan.
LEZ'
Yakmak.
LEZ'
Davarı iyi gütmek.
LEZA
(Bak: Lazâ)
LEZAİZ
Lezzetler. Zevk duyulan, eğlendirici, hoşa giden şeyler.(Lezaiz çağırdıkça, "Sanki yedim" demeli, "Sanki yedim"i düstur yapan sanki yedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi; yemedi. M.)
LEZAİZ-İ DÜNYEVİYE
Dünyâ lezzetleri ve zevkleri.
LEZAM
Lâzım ve gerekli olma. * Hiç ayrılmama.
LEZBE
(C: Lezbât) Şiddet. * Kıtlık.
LEZC
Yapıştırma. Yapışmak. Sıvanıp yapışmak.
LEZC (LÜZUCE)
Kaypak olmak. * Çekilip uzamak.
LEZEN
Şiddet. * Darlık. * Halkın kuyu veya ırmak kenarında kalabalık meydana getirmesi.
LEZEZ
Yapışmak.
LEZİM
(Bak: Lizâm)
LEZÎR
f. Akıllı, zeki.
LEZİZ
(Lezize) Lezzetli. Tatlı, hoş. Tadı hoş ve güzel. (Lezzet umumidir, hâlavet ise hususidir.)
LEZK
Yaranın iyileşmesi, onulması.
LEZK
Bir şeyin diğer bir şeye vasıl olması.
LEZLAZ
Kurt. (Canavar)
LEZN
Darlık. Şiddet. Sıkıntı.
LEZZ
Bağlamak.
LEZZ
Uyku, nevm. * Sözü güzel olan, tatlı konuşan kişi. * Tatlı, leziz, lezzetli.
LEZZAT
(Lezzet. C.) Tatlılıklar. Lezzetler. Tadı hoş ve güzel olan şeyler.
LEZZAZ(E)
Lezzetli, tatlı, leziz.
LEZZET
(C.: Lezzât) Tad, çeşni. Hoş ve güzel olan şey.(Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezaizi terketmek evlâdır. Çünki, âkıbetin ya saadettir, saadet ise şu fâni lezaizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini küfür sâikasiyle adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evlâdır. Çünki, o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler, o elemlere galebe edemez. M.N.)