M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MAHKEME-İ EVKAF

    İkinci meşrutiyetin ilânından sonra evkaf müfettişliği dairesine verilen ad.
  • MAHKEME-İ KÜBRA

    Öldükten sonra, âhiretteki ve Allah (C.C.) huzurundaki mahkeme. Bütün insanların muhakemesinin huzur-u İlâhiyede yapılacağı yer.
  • MAHKEME-İ NİZAMİYE

    Adliye mahkemeleri. Temyiz mahkemeleri ile hukuk ve ceza mahkemeleri.
  • MAHKEME-İ ŞER'İYYE

    şeriat mahkemesi. şeriat hükümlerine göre dâvalara bakan mahkeme.
  • MAHKEME-İ TEMYİZ

    Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme ve tahkik mercii olan yüksek mahkeme.
  • MAHKEME-İ UZMA

    Büyük mahkeme. Mahkeme-i Kübra.
  • MAHKÎ

    Hikâye olunmuş. Anlatılmış. Rivayet olunmuş olan.
  • MAHKİYYUN ANH

    Kendisinden bahsedilen, kendisinden anlatılan.
  • MAHKUD

    Hased edilen, hased olunan.
  • MAHKUK

    Hakkedilmiş. Sert bir şey üzerine sert kalemle kazılarak yazılmış.
  • MAHKÛM

    Aleyhinde hüküm verilmiş olan. Dâvayı kaybedip cezalanan. * Birisinin hükmü altında bulunan. * Zorunda ve mecburiyetinde olma. Katlanma.
  • MAHKÛMUN-ALEYH

    Kendi aleyhinde hüküm verilmiş olan.
  • MAHKÛMUN-BİH

    Kendisi hakkında hüküm verilmiş olan.
  • MAHKÛMUN-LEH

    Dâvayı kazanmış olan. Lehine hükmolunan.
  • MAHKUN

    Suçsuz, masum.
  • MAHKUN-UD-DEM

    Fık: Katli lâzım olmayan kimse.
  • MAHKUR

    (Bak: Muhakkar)
  • MAHL

    Kıtlık, kaht.
  • MAHLAS

    Nâm. Lâkab. Bazı muharrirlerde olduğu gibi, isme ilâve edilen başka bir isim. * Halâs olacak, kurtulacak yer.
  • MAHLASNAME

    şiir söylemeye yeni başlayan bir şâire, usta şâir tarafından mahlas verildiğine dair yazılan manzume.
  • MAHLEB

    (C: Mahâlib) Kedi, arslan gibi hayvanların pençesi.
  • MAHLEB

    Bal. * Süt sağacak kap. * Bir cins ot.
  • MAHLECE

    (C: Mehâlic) Hallaçların yün ve pamuk attıkları yer.
  • MAHLEFE

    Söğütlük.
  • MAHLU

    Hal' edilmiş. Tahtından indirilmiş padişah. * Reddedilmiş olan.
  • MAHLUB

    Sağılmış hayvan.
  • MAHLUC

    (Pamuk gibi) Atılmış, hallaçlanmış.
  • MAHLUCE

    Rey ve fikri doğru olmak.
  • MAHLUF

    Yemin etme, and içme, kasem etme.
  • MAHLUF-ÜN ALEYH

    Hakkında yemin edilen husus.
  • MAHLUK

    Yaratılmış. Yoktan var edilmiş olan.
  • MAHLUK

    Traş olmuş.
  • MAHLUKA

    Başkasının olup da benimsenen manzum parça.
  • MAHLUKAT

    (Mahluk. C.) Yaratılmışlar. Mahluklar. Allah'ın yarattığı şeyler.(Şu mahlukat, İzn-i İlâhi ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor. Alem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhiri giydiriliyor. Sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor. İniyor. M.)
  • MAHLUL

    Çözülmüş, dağılmış. Hallolmuş, erimiş. * Murisi ölen sahipsiz mal. Mirasçısı bulunmayıp hükümete kalan miras.
  • MAHLUL

    Delinmiş. * Öbür tarafına işlenmiş olan şey.
  • MAHLULAT

    Mirasçısı olmadığı için evkâfa veya hükümete kalan miraslar.
  • MAHLULİYET

    Mahlul olma hali, mahlulluk.
  • MAHLUL-U MUFASSAL

    Tapu usulüne ait bir tâbir olup, köyler ve mezarlar tımarıydı. Berat ile verilirdi.
  • MAHLUL-U SIRF

    Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi.
  • MAHLUT

    (Halt. dan) Karıştırılmış. Katılmış. Karışık.
  • MAHLUTA

    Bulgurla karışık mercimek çorbası.
  • MAHMASA

    Azlık. * Açlıktan zayıf düşme.
  • MAHMEL

    Üzerine yük konulan şey.
  • MAHMİ

    Korunan, himaye gören. Hıfzolan.
  • MAHMİDET

    (C.: Mahâmid) Övme, senâ etme, medhetme.
  • MAHMİDETSÂZ

    f. Senâ ve medheden.
  • MAHMİL

    Harameyne hacı kafilesi ile birlikte gönderilen hediyeler. * Deve üzerine konulan sepet. Mahfe. Sürre. * Bir ibareye hamledilen mâna ihtimâllerinden her birisi.
  • MAHMİL-İ ŞERİF

    Mekke ve Medine'ye, sürre namiyle gönderilen hediye ve paraların yüklendiği vasıta.
  • MAHMİYE

    (Himâye. den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme. * (Muhâfazalı) büyük şehir.