(Mahluk. C.) Yaratılmışlar. Mahluklar. Allah'ın yarattığı şeyler.(Şu mahlukat, İzn-i İlâhi ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor. Alem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhiri giydiriliyor. Sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor. İniyor. M.)
MAHLUL
Çözülmüş, dağılmış. Hallolmuş, erimiş. * Murisi ölen sahipsiz mal. Mirasçısı bulunmayıp hükümete kalan miras.
MAHLUL
Delinmiş. * Öbür tarafına işlenmiş olan şey.
MAHLULAT
Mirasçısı olmadığı için evkâfa veya hükümete kalan miraslar.
MAHLULİYET
Mahlul olma hali, mahlulluk.
MAHLUL-U MUFASSAL
Tapu usulüne ait bir tâbir olup, köyler ve mezarlar tımarıydı. Berat ile verilirdi.
MAHLUL-U SIRF
Fık: Hakk-ı intikal ve hakk-ı tapu sahibi bırakmaksızın mutasarrıfının vefatiyle mahlul kalan arazi.
MAHLUT
(Halt. dan) Karıştırılmış. Katılmış. Karışık.
MAHLUTA
Bulgurla karışık mercimek çorbası.
MAHMASA
Azlık. * Açlıktan zayıf düşme.
MAHMEL
Üzerine yük konulan şey.
MAHMİ
Korunan, himaye gören. Hıfzolan.
MAHMİDET
(C.: Mahâmid) Övme, senâ etme, medhetme.
MAHMİDETSÂZ
f. Senâ ve medheden.
MAHMİL
Harameyne hacı kafilesi ile birlikte gönderilen hediyeler. * Deve üzerine konulan sepet. Mahfe. Sürre. * Bir ibareye hamledilen mâna ihtimâllerinden her birisi.
MAHMİL-İ ŞERİF
Mekke ve Medine'ye, sürre namiyle gönderilen hediye ve paraların yüklendiği vasıta.
MAHMİYE
(Himâye. den) Bir şeyi koruma, muhafaza ve himâye etme. * (Muhâfazalı) büyük şehir.