M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MÂHÂZÂ

    Bu nedir? * Bu değil.
  • MÂHÂZÂ KELÂM-ÜL-BEŞER

    Bu, insan sözü, beşer kelâmı değildir.
  • MÂHAZAR

    Daha evvelden hazır olan. Hazır olarak ne varsa.
  • MAHAZIR

    (Mahzar. C.) Mahzarlar, mürâcaatlar. Umumi istidatlar.
  • MAHAZİ

    Rezalet ve kepazelik sebebi olan kötü huylar.
  • MAHAZİL

    (Mahzul. C.) Rezil ve kepaze olmuş kimseler.
  • MAHAZİN

    (Mahzen. C.) Mahzenler, sığınaklar, bodrumlar.
  • MAHAZİR

    (Mahzur. C.) Korkulacak ve sakınılacak şeyler. Maniler, engeller.
  • MAHAZZ

    Kat'edecek, kesecek yer.
  • MAHBA

    (C: Mehâbi) Elbise saklayacak mevzi. Kiler.
  • MAHBEL

    Hayvanın gebelik zamanı.
  • MAHBER

    (Mahbere) Mürekkep hokkası. Divit.
  • MAHBES

    Hapishane. Hapsedilen yer. Cezaevi.
  • MAHBEZ

    (C.: Mahâbiz) Ekmekçi dükkânı. Ekmekçi fırını.
  • MAHBUB

    Muhabbet edilen. Sevilen.
  • MAHBUBAT

    Sevilenler. Sevgililer.
  • MAHBUBE

    (Hubb. dan) Sevilmiş veya sevilen kadın. Muhabbet edilen kadın veya kız. * Vaktiyle çok kıymetli ve pahalı olan lâle cinsinden bir çiçek.
  • MAHBUBETÜN Lİ-ZÂTİHÂ

    Zâtı için sevilen. Kendi zâtında sevgili olan.
  • MAHBUBİYYET

    Sevilen olmak. Mahbub olmaklık. Sevilecek hâlde bulunuş. (Cenab-ı Hakk'ın kullarını her çeşit nimetler ile besleyip yetiştirmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi; onları sevdiğini ve mahbubiyyetini gösteriyor.)
  • MAHBUB-U HÜDÂ

    Allah'ın sevgilisi. Hz. Muhammed Mustafa (A.S.M.)
  • MAHBUB-U LİGAYRİHÎ

    Faydalarından veya başkası sebebi ile sevilen. Dolayısı ile sevilen.
  • MAHBUK

    Katı, şiddetli, şedid.
  • MAHBUN

    Kıtlık için saklanan şey. * Edb: İkinci harfi düşürülmüş vezin.
  • MAHBUS

    Hapsedilmiş olan.
  • MAHBUSHANE

    f. Cezaevi, hapishâne, zindan.
  • MAHBUSÎN

    (Mahbus. C.) Hapsolunmuş kimseler. Bir yere kapatılmış olanlar.
  • MAHBUSİYET

    Hapislik, mahbusluk. Hapis kalınan müddet.
  • MAHC

    Cima etmek. * Kovayı azıcık çekip yine dolsun diye suya vurmak.
  • MAHC

    Soymak. * Yontmak.
  • MAHCAH

    Lâyık olacak mevzi.
  • MAHCER

    Ev, hane. Hususi yer. * Göz çukuru.
  • MAHCİR

    (C: Mehâcir) Göz çukuru. * Gözün çevre yanı. Yüzde perde varken gözden ve etrafından görünen yerler. * Bahçe.
  • MAHCUB

    Utanan. Utangaç. * Perdeli, örtülü. Kapalı. * A'ma. * Yaşmak veya perde ile mestur olan.
  • MAHCUBÂNE

    f. Utanarak, utanmış bir hâlde. Sıkılganlıkla.
  • MAHCUBE

    Namuslu ve utangaç kadın veya kız. Sıkılgan kadın. * Kapı ardına konulan ağaç.
  • MAHCUBİYET

    Utangaçlık, sıkılganlık, mahcubluk.
  • MAHCUC

    Kasdolunmuş olan. * Çok gidilip gelinen. * Delil ve bürhanla isbat edilmiş olan. * Mekke-i Mükerreme'nin bir adı. * Kendi yerine hacca gidilmiş olan.
  • MAHCUCUN ANH

    (Bak: İhcac)
  • MAHCUR

    (Hacr. den) Huk: Hacir altına alınmış, malını kullanmaktan men' edilmiş, hacredilmiş.
  • MAHCUZ

    (Hacz. den) Huk: Hacz edilmiş. Mahkeme kararıyla rehin altına alınmış.
  • MAHÇE

    f. Minare, kubbe, sancak gibi şeylerin başına konulan hilâl.
  • MAHÇEHRE

    f. Ay yüzlü. (Aslı: Mâhçihre'dir.)
  • MAHDEM

    Baldırın köstek takacak yeri.
  • MAHDU'

    Hileye aldanmış olan. Kandırılmış kimse. * Boyun damarı kesilmiş kişi.
  • MAHDUD

    Sınırlanmış, çevrilmiş. Az sayılı. Hududlanmış.
  • MAHDUD

    Tesviye edilmiş. Silinmiş, düzgün. * Meyvesi çok olup da dalları eğilmiş.
  • MAHDUD

    Dikeni kesilmiş ağaç.
  • MAHDUDİYET

    Sınırlılık. Darlık.
  • MAHDUM

    Oğul. Evlâd. * Kendisine hizmet olunan. Efendi.
  • MAHDUMİYET

    Mahdumluk, oğulluk, evlâtlık. * Efendilik.