Bir şeyin sudur ettiği (çıktığı) menba. * Gr: Fiilin şahsa ve zamana bağlı olmayan şekli, fiil kökü. Okumak, yazmak, kitabet, kıraat, ahz, almak... gibi. Masdar kelimesi.; ism-i mekândır, sudur etmek mânasına gelir. Fiilin mâna ve lâfız ciheti ile mebde' ve me'hazidir.
MASDAR-I CA'LÎ
(Mec'ul) yapma olan masdar. Arapçada, bazı isim ve sıfatların sonlarına (-iyyet) ilâve edilerek yapılır. Meselâ: İnsan: İnsaniyyet, Şâir: Şâiriyyet. Câhil: Câhiliyyet. Merbut: Merbutiyyet gibi.Arapça veya Farsça kelimenin sonuna (-îden) eki getirilerek yapılır. Meselâ: Cenk. den, Cengîden: Cenk etmek. Fehm. den, Fehmîden: Anlamak.Taleb. den, Talebîden: istemek.
MASDAR-I MERRE
Fiilin bir defa yapıldığını belli eden masdar. Merre, kerre, lem'a, darbe gibi, "fa'le" vezninden gelen masdarlardır.
MASDAR-I MİMÎ
Başında mim harfi bulunan masdar. (Ketb: Yazmak) masdarının mimisi (mekteb) olduğu gibi.
MASDU'
Baş ağrısına tutulmuş olan. Başı ağrıyan.
MASDUK
Doğruluğu kabul edilmiş, tasdik edilmiş.
MASDUKA
(C.: Masdukat) Doğru söz. Hakikat ve gerçek olan kelâm.
MASDUM
Çarpılmış. Kendisine vurulmuş.
MASDUR
Gönderilmiş, yollanmış olan. * Göğsü incinmiş veya ağrımış olan.
MASEBAK
Geçen, geçmiş olan, geçmişteki.
MASELEF
Evvelki, geçmiş.
MA'SERE
(Ma'seret) Zorluk, güçlük.
MASFUF
(Masfufe) Saf bağlamış, dizilmiş. Sıra ile dizilmiş.
MASH
Tutmak. * Çekmek.
MASH (MUSUH)
Sâbit olma. * Mahvolup belirsiz olmak. * Kısa olmak.