M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MAVTIN

    (C.: Mevâtın) (Vatan. dan) Vatan. Yurt edinilen ve yerleşip oturulan yer.
  • MAVZER

    Alm. Mavzer adında bir Alman'ın yaptığı çaplı harp tüfeği. Askerlikte kullanılan bir silâh.
  • MA'Y

    Su arkı. Su mecrâsı.
  • MAYE

    Damızlık. * Esas. Temel. * Bir şeyin mayalanması ve ekşimesi (tahammürü) için konulan madde. * Para, mal. İktidar. Güç. * İlim. * Dişi deve.
  • MAYEDAR

    f. Kudretli, paralı.
  • MAYE-İ ŞEB

    Gece karanlığı.
  • MAYHOŞ

    f. Biraz ekşice lezzetli tatlı.
  • MAYIH

    (C: Mâha) Kova doldurmak için kuyu içine inen kişi. * Bahşiş veren, atâ eden.
  • MAYIN

    ing. Karada ve denizde, daha çok gizlendirilerek konulan ve temas edilince patlayan bomba.
  • MÂYİ'

    Akıcı. Akıcı madde.
  • MÂYİÂT

    (Mâyi'. C.) Akıcı cisimler. Su halinde bulunan, akan şeyler.
  • MÂYİ'-İ NÂRÎ

    Ateş halinde su veya buhar.
  • MÂYİİYYET

    Mâyilik, akıcılık, sıvılık.
  • MAYİR

    (C: Miyâr) Taamlandıran, yiyecek veren.
  • MA'YUB

    Ayıplanmış. Ayıplanan. Bir kusuru ve eksiği olan.
  • MA'YUBAT

    (Ma'yube. C.) Ayıplanacak şeyler. Eksiklikler, noksanlıklar, kusurlar.
  • MA'YUBEN

    Kusur ve ayıp sayılarak. Ayıplanarak.
  • MAYUHDES

    Sonradan olan.
  • MAYU'KAL

    Anlaşılır.
  • MAYU'REF

    Bilinmez. * Minder altında saklanan şey.
  • MA'Z

    Keçi. Karaca.
  • MA'Z

    Çekmek.
  • MAZ'

    Gön yağlamak. * Ağaç kabuğunu soymayıp üstünde bırakmak.
  • MAZ'

    Çiğnemek.
  • MAZA

    (Mezâ) Geçti (mânasına fiil).
  • MAZ'A

    Her nesnenin bakiyyesi, artığı.
  • MAZA MA MAZA

    Olan oldu. Geçen geçti.
  • MAZACI'

    (Mazca. C.) Kabirler, mezârlar.
  • MAZACİR

    (Mazcer. C.) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler.
  • MA'ZAD

    Alemi, giyen kişinin pazusuna gelen alemli elbise.
  • MAZAĞ

    Çiğnenecek veya çiğnedikleri yemek.
  • MAZAHİR

    (Mazhar. C.) Mazharlar. Eşyanın görüldüğü, çıktığı yerler. * Nâil olmalar. * Şereflenmeler.
  • MAZAK

    Darlık.
  • MAZALİM

    (Mazleme. C.) Haksızlık ve adaletsizlikler. Zulümler. * Adâlet dâiresi.
  • MAZALLE

    (C.: Mazâil) (Zıll. dan) Gölgelik yer.
  • MAZALLE

    Yol aranılan yer.
  • MAZALLENİŞİN

    f. Gölgelikte oturan.
  • MAZAMÎN

    (Mazmun. C.) Mânâlar, mefhumlar, kavramlar. * Ödenmesi gereken şeyler. * Cinaslı, nükteli sözler.
  • MAZANNE

    (Mazınne) Zannolunduğu yer. Zan götüren. * Ermiş sanılan.
  • MAZANNE-İ HAYR

    Kendisinden yalnız iyilik umulan kimse.
  • MAZANNE-İ SU'

    Kendisinden ancak kötülük beklenen kimse.
  • MAZARR

    Zararlar, ziyanlar. Mazarrât.
  • MAZARRA

    Meşakkat, zahmet. * Ziyân.
  • MAZARRAT

    Zararlar. Ziyanlar. Mazârr.
  • MAZAYIK

    (Mazîk. C.) Zor güç işler. * Sıkıntılı ve dar yerler.
  • MAZAZ

    Musibet, felâket ve belâ acısı. * Acıma, üzülme, kederlenme.
  • MAZBATA

    Bir toplantıda konuşulanların neticesinin yazılı şekli. Kararnâme.
  • MAZBUT

    Zabtolunmuş, elegeçirilmiş. * Sağlam. * Yazılmış. Kaydedilmiş. Hatırda tutulmuş. Derli toplu. * Muhâfazalı. Korunmuş. * Belli, belirtilmiş.
  • MAZBUTÂT

    (Mazbut. C.) Ele geçirilmiş; kaydedilmiş; hatırda tutulmuş şeyler. Mazbut olan şeyler.
  • MAZCA'

    (Madca) Yatılacak yer. Mezar, kabir.