(C.: Mazâcir) Gönül daralacak ve sıkıntılı yerler.
MA'ZEL
(C: Meâzil) Irak, uzak, baid.
MAZEM
İki dağ arasında olan dar yol. * Dar olan her yer.
MA'ZERET
Elde olmadan suç, kabahat işleme. * Mücbir sebeblerini söyleyerek yardım dileme. Özür dileme.
MA'ZERETCU
f. Özür arıyan.
MA'ZERETHÂH
f. Özür dileyen. Afvedilmesini isteyen.
MA'ZERETMEND
f. Özürlü, kusurlu. Mazeretli.
MAZFUF
Yanında olan şeyleri tamamen tükenmiş olan kimse.
MAZG
Ağızda çiğneme.
MAZGAL
yun. Eskiden kale, hisar, sur veya şato duvarlarında açılan iç yanı geniş, dış yanı dar gözleme siperi.
MAZHAK
(C: Mezâhık) Gülünç kimse.
MAZHAR
Sahib olma, nâil olma. Şereflenme. * Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Çıktığı yer.
MAZHAR-I ESMÂ
Çok sıfatlara ve isimlere mensub hâller kendinde görünen. İsimlere, isimlerinin üzerinde te'sirlerine mazhar (sâhib) olan. * Cenab-ı Hakkın isimlerinin tecellisine mazhar ve âyine olmuş olan.(Cenab-ı Hak insana giydirdiği vücud libasını san'atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış. O vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir. L.)
MAZHAR-I İLHÂM
Kendine ilhâm olunan. (Arı, hayvan ve insanlara olduğu gibi) Kalbine ilhâm gelen zât.
MAZHARİYET
Mazhar ve nâil olma. Elde etme. Muvaffakiyet.
MAZIG
Çiğneyen, çiğneyici.
MAZINNE
(C: Mezânin) İçinde bir şey olduğu tahmin olunan yer.
MAZIR
Ekşi, hâmız.
MAZİ
Geçmiş zaman. Geçen, geçmiş olan. * Gr: Bir işin geçen zamanda yapıldığını bildiren fiil. Fiil-i mâzi. Mazi sigası.(O Kadir-i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib-i imkânata muktedirdir. Dünü getiren, yarını getirdiği gibi; maziyi icad eten O Zât-ı Kadir, istikbali dahi icad eder. Dünyayı yapan o Sani-i Hakim âhireti de yapar... M.)
MAZİF
Herkese sofrası açık olan ev. Kapısı açık, misafir sever ev. Misafirperver olan hâne.
MAZİFE
İzâfe olunmuş. * Keder, hüzün, tasa, gam.
MAZİ-İ NAKLÎ
Yalnız işitilen bir şeyi anlatan fiil sigası. "Nuri gelmiş" gibi.
MAZİ-İ ŞÂD
Neş'eli, sevinçli mâzi.
MAZİ-İ ŞUHUDÎ
Gözle görünen veya görmüş gibi bilinen bir şeyi anlatan fiil sigası, kipi. "Nuri geldi" gibi.
MAZÎK
Dar yer.
MA'ZİL
Ayrı. Ayrı bir yer. * Uzak. Baid.
MAZİLLE
Kıldan yapılma büyük çadır.
MAZÎM
Mazlum.
MAZİN
Karınca yumurtası. * Bir kabilenin adı.
MAZÎR
Ekşi, hâmız.
MA'ZİRE
(C: Meâzir) Özür etmek.
MAZÎRE
Ayran.
MAZİRYUN
Şahtere otu.
MAZİYAN
Kendisinden küçük arklara ayrılan büyük su arkı.
MAZİYAT
Geçmişler. Geçen zamanlar.
MAZİYE
Şarap, hamr. * Beyaz iyi bal. * Beyaz ince yumuşak gömlek.
MAZÎZ
Musibet ve belâya uğramış. Felâket acısına giriftar olmuş.
MAZLEME
(C.: Mezâlim) Zulüm ve adaletsizlik. Haksızlık. Can yakma.
MAZLUM
Zulüm görmüş. Kendine zulmedilmiş. * Halim, selim, sakin, sessiz.