(Ma'zul. C.) İşinden çıkarılmış olan kimseler. Azledilmişler.
MA'ZULİYET
Azledilme hâli. Açıkta kalınış.
MA'ZUR
Özürlü. Özrü olan.
MA'ZURİYYET
Ma'zurluk. Özürlülük.
MA'ZUZ
Katı, şiddetli, şedid.
MAZZ
Gönlün gamdan ve tasadan yanması. * İkrar etmek, kabul etmek, açıktan söylemek.
MAZZ
Nar.
MEAB
Ayıp yeri. * Ayıp.
MEAB
Dönülecek yer. Sığınılacak yer. Melce'.
MEABİD
(Bak: Maâbid)
MEAD
Ahiret. (Bak: Maâd)
MEADİB
(Me'debe. C.) Ziyâfetler.
MEADİN
(Bak: Maâdin)
MEAHİZ
(Me'haz. C.) Me'hazler. Bir şeyin çıktığı veya alındığı yerler. Kaynaklar.
MEAKİL
(Me'kele. C.) Yenilecek şeyler. Yemekler. Erzâk.
MEÂL
(Geri dönmek ve rücu eylemek. den) Meydana gelen netice. Mefhum. * Mânası. Kısaca mânası. * Kaymak. * Husul yeri, peyda olunacak yer. * Son, sonuç.(Meâl, te'vilin me'hazi olan "evl" mânasına masdar-ı mimîdir. Bir şeyin varacağı gâye mânasına ism-i mekân da olur ki, te'vilin hasılı demektir. Bundan başka meâl, bir şeyi eksiltmek mânasına da gelir. Onun için örfte bir kelâmın mânasını her vechile aynen değil de, biraz noksaniyle hasılına göre ifade etmeğe de meâl denilmiştir. E.T.)
MEÂLEN
Mânâca aynısı olmadan eksiği ile anlaşılan neticesi. Mânaya göre. (Bak: Te'vil)
MEALÎ
(Bak: Maâlî)
MEÂLÎ
Kısaca mânasına ait.
MEÂL-İ İCMALÎ
Kısaca hülâsası, kısaca mânâsı. İcmalî meâl.
MEALİM
(Bak: Maalim)
MEALPERVER
f. Mânâlı. * Mâna anlatan.
MEÂN
Mekân, menzil.
MEANN
Enli, geniş. * şişman gövdeli kimse. * Hatip.
MEAR
Saç ve sakalın dökülmesi.
MEAR
Arlanacak, utandıracak şey.
MEARİB
İhtiyaçlar, hâcetler, lüzumlu ve istenen şeyler. İstekler.