Parlatılmış, cilâlanmış. * Etli, şişman, dolgun insan veya hayvan.
MEMHUVV
(Mahv. dan) Mahvolmuş, perişan olmuş.
MEMHUZ
Yağı alınmış yoğurt.
MEMÎL
Meyletme, bir yana eğilme, temâyül etme.
MEMKÛR
(C: Memâkir) Av kanıyla kirlenmiş. * Kızıla boyanmış.
MEMKURE
Sirkeli ve sarmısaklı balık.
MEMKÛRE
Uysal, yakışıklı.
MEMKUT
Düşmanlık edilen, hased edilen.
MEMLAHA
(Milh. den) Tuz çıkarılan yer. Tuzla.
MEMLEKET
(C.: Memâlik) Bir devletin toprağı, ülke, yurt. * Şehir. İl, kasaba. * Bir insanın doğup büyüdüğü yer.
MEMLU
Doldurulmuş. Dolu.
MEMLUH
Tuzlanmış. Tuzlu.
MEMLUHAT
(Memluh. C.) Tuzlanmış şeyler. Tuzlu şeyler.
MEMLUK
Köle. Kul. Esir. Bende. Hizmetkâr. * Birinin malı olan.
MEMLUKÂNE
f. Köleye yakışır hâlde. Kölece. * Eskiden çok defa bir büyüğe sunulan yazılarda, kendinden bahsederken kullanılırdı.
MEMLUKİYYET
Esirlik. Hizmetkârlık. Kulluk. Kölelik.
MEMLUL
(Memlule) Usanmış, usanılmış, bıkılmış, bezilmiş.
MEMNU'
Yasak. Menedilmiş. Mâni olunmuş.
MEMNUAT
(Memnu ve Memnua. C.) Yasak şeyler.
MEMNUİYYET
Yasaklık. Haram veya yasak oluş.
MEMNUN
(Minnet. den) Hoşnud. Razı. Minnet altında bulunan. İyiliğe nâil kılınmış. Çok muteber olan şey. Çok beğenilen. Ölçülü ve hesaplı olan. * Kesilmiş.
MEMNUNEN
Sevinerek, memnun olarak.
MEMNUNİYYET
Mesrur oluş. Şâdlık. Mesruriyet.
MEMRU'
Otlu yer.
MEMSUD
Vücudu kuvvetli ve sağlam yapılı olan.
MEMSUDE
Devrik yüzlü, münkabız kimse.
MEMSUH
El ile sıvanmış, mesh olunmuş. Temas edilmiş.
MEMSUH
Suratı, daha çirkin şekle sokulmuş. Biçimsiz ve çirkin surete girmiş olan.
MEMSUN
Mesâne hastalığına tutulmuş kimse.
MEMSUS
Dokunulmuş.
MEMSUS
Massolunmuş, emilmiş. * Baldır, incik.
MEMŞA
(Meşy. den) Ayak yolu. Üzerine basıp yürüdükleri yer.
MEMŞUK
Yazılmış olan, meşkolunmuş. * Uzun boylu zayıf at.
MEMTUL
Çekiçle döğülerek işlenmiş.
MEMTUR
Üzerine yağmur yağmış. Yağmur yağarak ıslanmış.
MEM'UD
Midesinde hastalık olan.
ME'MUL
Umulan. Ümid edilen. Beklenilen.
ME'MUM
İmama uyan kimse. İlerdekine uyan.
ME'MUME
Beyine ulaşan yara.
ME'MUN
Emin. Mahfuz. Korkusuz. Emniyyet verilmiş. Sağlam. Tehlikeden azâde olan. * Abbasi halifelerinden Hârun Reşid'in kendisinden ve kardeşi Eminden sonra hükümdar olan oğlunun adı.
ME'MUN-ÜL ÂKİBE
Akibetinden emin. Sonu emin, korkusuz.
ME'MUR
Emir ile hareket eden. Emir altında olan. Vazifeli. Kendi istediği gibi olmayıp başka emre göre çalışan. Bir emir alan. Bir işe tâyin olunmuş adam.
ME'MUREN
Me'mur olarak, memurlukla. Bir iş ile vazifelendirerek.
ME'MURÎN
(Me'mur. C.) Devlet hizmetinde bulunan kimseler. Me'murlar.
ME'MURİYET
Me'murluk. Vazife, görev, hizmet.
ME'MURİYET-İ ASLİYE
Asıl me'murluk.
ME'MUR-ÜN BİH
Emrolunan şey.
MEMUT
Meyyit. Ölmüş.
MEMZUC
Bitişik. Karışık. Karışmış. Birlik olmuş. Birbirine mezc olmuş. * Şakalaşmak. * Oynamak.
MEN
(İsm-i Mevsuldür) Şahsa delâlet eder. "O kimse ki, yahut, kimi, kim, kim ki" gibi mânâlara gelir. İstifham için olur, yerine göre tesniye (Menân) şeklinde ve cemi (Menun) gibi okunabilir. Akıl sahibleri hakkında kullanılır. Mevsule, şartiye, nekre-i tâmme, nekre-i mevsule olur.