Köy evlerinin yanında ot, saman ve yaprak gibi şeylerin ve umumiyetle hayvan yiyeceklerinin muhafazasına mahsus kârgir veya kerpiçten yapılmış bina. Samanlık.
Bir yerde kullanılmak için kaldırılan eski eşya. * Gr: Mazmum olan, zamme ile harekelenmiş kelimeler.
MERFUD
İhsan edilmiş, armağan olarak verilmiş, bağışlanmış şey.
MERG
Tükrük. * Salya.
MERG
f. Çayır. * Sebze.
MERG
f. Ölüm, mevt.
MERGÂ MERG
f. Umumi vebâ hastalığı.
MERGÂ MERGÎ
Hastalıktan dolayı umumi ölüm.
MERGAM
(C: Merâgım) Girecek ve kaçacak yer.
MERGAME
Kahretmek. * Galip olmak.
MERGUB(E)
Rağbet edilmiş. Beğenilmiş. Çok kıymet verilen. Çokları tarafından istenen.
MERGUL
(Mergule) Kıvrılmış veya bükülmüş saç. Kıvırcık saç. * Ahenkli ses. * Kuş sesi.
MERGZAR
f. Çayırlık, çimenli ve sulak yer. Mer'a.
MERH
Fesâd.
MERH
Un yoğurmak. * Deriye ve gövdeye yağ sürmek. * Yağ ile oğmak. * Bir yeşil ağaç.
MERHA
(C: Merâhi) Değirmen yeri.
MERHA
Gözüne sürme çekmeyi âdet edinmeyen kadın.
MERHABA
Şâdlık, neşeli oluş. * Genişlik, vüs'at. * Müslümanlar arasında bir nevi selâmlaşma kelimesi olup, "rahat olunuz, serbest olun, hoş geldiniz" mânasında söylenir. * Nazımda medholunan kimseye hitâb olarak kullanılır.
MERHALE
(Rihlet. den) Menzil. Konak. * İki konak arası mesafe. * Bir günlük yol. * Derece, kademe.