M Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • MERHAMETŞİARÎ

    f. Merhametlilik, merhametli oluş.
  • MERHAZ

    (C: Merâhiz) Don yıkayacak yer. * Abdest alacak yer.
  • MERHEB

    (C: Merahib) Kaçacak yer.
  • MERHEM

    Melhem. Deriye, yaraya sürülen ilâç. * Mc: Acıyı teskin eden şey. * Kederi, derdi gideren.
  • MERHEMSÂ(Y)

    f. Merhem süren. Çare ve deva bulan.
  • MERHEMSÂZ

    f. Çare bulan. Merhemci, ilâç yapan.
  • MERHEMSÂZÎ

    f. Çare buluculuk.
  • MERHESA

    (C: Merâhis) Mertebe, derece.
  • MERHUB

    Korkulan ve kendisinden kaçılan şey. * Aslan.
  • MERHUM

    (Rahm. den) Kendine rahmet edilmiş. * Rahmete kavuşmuş. Dünyanın sıkıcı ahvâlinden kurtulup rahmet-i İlâhiyeye kavuşmuş olan. Dünya imtihanından kurtulup, vazifesini bitirmiş, paydosa kavuşmuş olan. (Vefat etmiş müslüman hakkında söylenir.)
  • MERHUME

    Vefât etmiş, rahmete kavuşmuş kadın.
  • MERHUN

    (Rehin. den) Rehin edilmiş olan. Ödünç alınan bir şeyi teminata bağlamak için, onun yerine verilen herhangi bir şey. * Belirli müddetle bir şeye bağlı olan. * Edb: Mânası diğer beyit ile tamamlanan beyit.
  • MERHUZ

    Yıkanmış, gusül etmiş.
  • MERİ'

    (C: Emrâ-Emru) Otu çok olan yer. * Ucuzluk olan yer.
  • MER'Î

    Görmeğe âid. Görünür olan. Gözle görülen. Manzara.
  • MER'Î

    (Mer'iyye) Riayet edilen, hükmü geçen. Makbul sayılan, hürmet edilen.
  • MERİC

    Çalkantılı, dalgalı.
  • MERÎC

    Muzdarip, sıkıntılı. * Çeşitli nesne, muhtelif. Karışık, muhtelit.
  • MERÎD

    Katı, yoğun. Güçlü, kuvvetli kimse. * Süt içinde ıslatılıp yumuşatılan hurma. * Baş kaldıran. Sadece fesadlık çıkaran. İnatçı. Şerli. Haddini aşmakta, azgınlıkta ve günahkârlıkta çok ileri gitmiş olan.
  • MERİDYEN

    (Bak: Hatt-ı nısf-un nehar)
  • MERİH

    Beyaz servi.
  • MERİH

    Koz: Güneş etrafında seyreden seyyarelerden dünyadan sonra güneşe en yakın olanı. (Aslı: Merrih veya Mirrih okunur.) * Mars.
  • MERİK

    Usfur otu.
  • MERİN

    Hal, durum. * Ahlâk.
  • MERİR

    (C: Merâyir) Uzun ve sağlam ip.
  • MERİRA (MARURE)

    Buğday arasında olan acı bir tohum.
  • MERİRE

    Azimet. (Ruhsat'ın zıddıdır)
  • MERİŞ

    Üzerinde kuş tüyü olan nesne.
  • MER'İYYAT

    (Mer'î. C.) Gözle görülen şeyler.
  • MER'İYYET

    Mer'î oluş. Makbul olma. Muteber olma. Hükmü geçer olma.
  • MER'İYY-ÜL HÂTIR

    İtibarlı. Sözü geçer.
  • MERK

    Kokmuş deri. * Derinin yününü yolmak. * Kazımak. * Nüfuz etmek, içine işlemek.
  • MERK

    f. (Bak: Merg)
  • MERKAAN

    Ahmak kimse.
  • MERKAB

    Gözetleme yeri.
  • MERKAD

    Uyku yeri. Yatacak yer. * Mezar, kabir.
  • MERKAŞ

    Bir şeyin üstünde siyah ve beyaz noktalar olması.
  • MERKAT

    (Bak: Mirkat)
  • MERKEB

    (Rekb. den) Binilen vâsıta. Binilen şey. * Eşek.
  • MERKEL

    (C: Merâkil) Yol. * Hayvan üstüne binen kimsenin iki tarafından ayağı dibindeki yer.
  • MERKEZ

    (Rekz. den) Bir şeyin ortası. Vasat. Yol. Durum, vaziyet. Hal, suret. * Şubeleri bulunan bir teşkilâtın idâre olunduğu ve emir veren yeri, makamı. Bir şeyin en işlek yeri. Teşkilât olan yerin en yüksek makamı. * Geo: Dairenin orta noktası. Çaplarının kesim noktası.
  • MERKEZÎ

    (Merkeziye) Merkeze mensub. Merkezde bulunan. Merkezle alâkalı.
  • MERKEZ-İ ÂLEM

    Güneş, şems.
  • MERKEZ-İ ARZ

    Arzın merkezi. Dünyanın merkezi, iç tarafı.
  • MERKEZ-İ DEVR

    Hareket eden bir cismin, etrafında devrettiği nokta.
  • MERKEZ-İ SIKLET

    Ağırlık merkezi.
  • MERKEZ-İ TEŞRİ'

    Kanun yapma merkezi.
  • MERKEZİYYET

    İşlek yerde, merkezde bulunmuş olmak. * Bütün işlerin bir yerden idare edilir olması, merkezleştirilmesi.
  • MERKU'

    Eski, yırtılmış elbise.
  • MERKUB

    (Rükub. dan) Üzerine binilmiş, bindirilmiş. * Üzerine binilen hayvan veya nakil vasıtası.