(C: Meâli) Yas tuttuğunda, kadınların gözyaşı sildikleri bez.
MİLBEN
Kerpiç kalıbı. * Süt sağacak kap.
MİLDEM (MİLDÂM)
Çekirdek dövdükleri taş. * Ahmak ve iri vücutlu kimse.
MİLDES
Hurma çekirdeğini dövdükleri büyük taş.
MİL'E
Dolu, dolusu. * Cemaat. (Bak: Mele') * Havuz.
MİLEL
(Millet. C.) Milletler. Bir millet sayılan topluluklar. * Bir din veya mezhebde olan topluluklar.
MİLEL-İ MÜTEMEDDİNE
Medenileşmiş milletler.
MİLEL-İ SÂİRE
Başka, diğer milletler.
MİLEZZ
Katı, şiddetli, şedid.
MİLG
Ahmak.
MİLH
(C.: Emlâh-Milha-Milah) Tuz.
MİLHA
Kutu. Dağarcık.
MİLHA
(Milh. C.) Tuzlar.
MİLHA
(Milhât) (C.: Melâhi) Eğlence, oyun, cümbüş.
MİLHAB
(C.: Melâhib) Kesecek âlet. * Ber nesnenin kabuğunu soyacak âlet.
MİLHAFE
Bürünecek şey. Yorgan.
MİLHE
Güzel kelâm, lâtif söz.
MİLHEZ
Mürekkep karıştırmakta kullanılan bir âlet.
MİLHÎ
(Milhiye) Tuzla alâkalı. Tuzdan.
MİLİ
f. Kedi.
MİL-İ BAHRÎ
İngiliz deniz mili. (1852 metre)
MİL-İ BERRÎ
Kara mili. (1609 metre)
MİLİS
Fr. Orduya yardımcı halk kuvveti.
MİLK
Mal cinsinden olan yer. Birisinin tasarrufu altında bulunan yer. Mülk.
MİLKA
Eskiden mürekkep hokkalarına konulan ham iplik.
MİLKAT
(C: Melâkıt) Tandırdan ekmek çıkaracak âlet.
MİLKAT
Cerrah cımbızı.
MİLKDAR
f. Hükümdar, pâdişah. Mülk sâhibi.
MİLKED
Nesne dövecek âlet.
MİLK-İ YEMİN
Köle, cariye.
MİLLET
Bir dinden olanların topluluğu. Din, dil ve târih beraberliği bulunan insan cemaatı. Sınıf. Topluluk. * Bir sülâleden gelenlerin hepsi. * Maddi, mânevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi.
MİLLET-İ BEYZA
Bütün Müslümanlar.
MİLLET-İ HÂKİME
Hâkim millet.
MİLLET-İ MERHUME
Müslümanlar, İslâm Milleti. (Allah'a ve onları ebedi saadete sevkeden emirlerine itaat ettiklerinden, kendileri rahmete mazhar olmuşlardır.)
MİLLÎ
(Milliye) Din ve millete âit, milletle alâkalı, millete mensub.
MİLLİYET
Ümmet. Aralarında din, dil ve tarih birliği olan topluluktaki hâl. Millet olma. Aralarında maddi mânevi birlik ve beraberlik râbıtaları bulunan topluluktaki vasıf. (Milliyetimiz bir vücuddur. Ruhu, İslâmiyyet; aklı, Kur'ân ve imândır.)(Kimin himmeti milleti ise, o tek başiyle küçük bir millettir. M.)(Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zâlimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, tâ ki, parçalayıp, onları yutsunlar.Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsâni var; gafletkârâne bir lezzet var; şeâmetli bir kuvvet var. Onun için şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara, "Fikr-i milliyeti bırakınız!" denilmez. Fakat, fikr-i milliyet iki kısımdır. Bir kısmı menfîdir. Şeâmetlidir, zararlıdır; başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, mütayakkız davranır. Şu ise, muhâsamet ve keşmekeşe sebebdir. Onun içindir ki, hadis-i şerifte ferman etmiş: $Ve Kur'an da ferman etmiş: $ İşte şu hadis-i şerif ve şu âyet-i kerime; kat'i bir surette menfî bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar. Çünki: Müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti, ona ihtiyaç bırakmıyor... M.) (Bak: Türk)(Menfî milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:Evvelâ: şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta mâruz olmakla beraber; Merkez-i Hükümet-i İslâmiyye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâm-ı sâireden pervane gibi çokları içine atılıp, tavattun etmişler. İşte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa ancak hakiki unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyle ise, hakiki unsuriyet fikrine, hareketi ve hamiyeti bina etmek mânasız ve hem pek zararlıdır. Onun içindir ki: Menfî milliyetçilerin ve unsuriyet-perverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayd birisi mecbur olmuş; demiş: "Dil, din bir ise; millet birdir." Mâdem öyledir. Hakiki unsuriyete değil; belki dil, din, vatan münâsebatına bakılacak. Eğer üçü bir ise, zaten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dâhildir. M.)
MİLLİYETPERVER
f. Milliyetini seven.
MİLSAH
(C.: Melâsıh) Keten tarağı.
MİLT
Nesebi bilinmeyen.
MİLTAN
Yağ değirmeni.
MİLTAT
Dimağa ermiş olan baş yarası. * Deniz kenarı.
MİLVAH
Tuzak yanında koydukları kuş. * Semiz olmayan hayvan.
MİLVAT
Mala.
MİLZAB
(C.: Melâzib) Aşırı derecede cimri, pek hasis.
MİM
Kur'ân-ı Kerim alfabesindeki yirmidördüncü harf olup, ebced hesabında kırk sayısının karşılığıdır. * Tarih yazarken bazan Muharrem ayına bir işaret olabilir. * Bir kitap veya ibarenin sonuna veya altına temme (bitti) yerine ve "mâlum oldu, görüldü" makamında konulan bir harftir. (Bak: Ebced)
Mİ'MAR
İmar eden. Hüner sâhibi. İnşaat plânlarını yapan ve bunların kurulmasına bakan san'atkâr. Binâ inşa eden mühendis.