Yapılardan artan veya viranelerden çıkartılan ufak taşlar. * Bir işe yaramaz insan.
MONARŞİ
Fr. Hâkimiyetin kaynağı birtek şahısta (Kral, padişah, han v.s.) olduğu kabul edilen devlet şeklidir. Bu şahsın, yani devlet başkanının yanında bir meclis (parlamento) olursa; meşruti monarşi; olmazsa; mutlak monarşi ismini alır. Ayrıca devlet başkanının iş başına gelmesi şekline göre, irsi veya seçimli monarşi adlı çeşitleri de vardır.Monarşi, istibdat demek değildir. 1877 yılına kadar Osmanlı Devletinde bir parlamento yoktu. Fakat kanunlar âdil bir şekilde tatbik ediliyordu. Bu tarihte mutlak monarşi sona ermiş, meşruti monarşi devri başlamıştır. Asırlardır İngiltere de, meşruti monarşi devlet şekline sâhiptir. Monarşi, bir devlet şekli olduğu için, hükümet şeklinden ayrıdır. Yâni monarşik bir devlette, hükümetin kurulması ve vazife görmesi hukuk ve adâlete uygun olabilir. Eğer meşruti monarşi ise, hükümetin teşkili ve faaliyeti, parlamenter demokrasi esaslarına uygun olarak tanzim edilebilir ve yürütülebilir.
MUABBİR
(İbâret. den) Rüyâ tabir eden. Görülen rüyalardan mânâ çıkaran.
MUABBİRÎN
(Muabbir. C.) Görülen rüyalardan mânâ çıkaranlar. Rüya tabir eden kimseler.
MUACCEL
Acele olunmuş, ta'cil edilmiş, mühletsiz. Peşin. Va'desiz.
Müsâvilik, eşitlik. İki şey arasında mikdarca, vasıfca beraberlik. * Karşılıklı anlayış. * Adâlet. * Mc: Anlaşılmaz iş. Muammâ.
MUADELET
Müsâvilik, denklik. Karşılıklı uygunluk. Eşitlik.
MUADİL
Müsâvi, eşit, denk. * Fiz: Eş değer.
MUAF
Afvolunmuş. İstisna edilmiş, ayrı tutulmuş. Bağışlanmış. Serbest.
MUAFAT
Afvetmek. * Sıhhat vermek. * Sıhhat ve âfiyet bulmuş, iyileşmiş kimse. * Hastalık veya belâdan korunma. Musibetlerden muhafaza olunma.
MUAFESE
Tedavi etmek.
MUAFÎ
Afiyet verici. * Belâ ve musibeti def eden.
MUAFİR
Yavaş yürüyen kişi.
MUAFİYYET
Bir hastalığa $karşı aşı ile elde edilen hâl. * Afvolunmuş olma. Bağışlanmış olma.
MUAFNAME
f. Afv kâğıdı. Bir şeyin muaf tutulup afvedildiğini gösteren kâğıt.
MUAHAT
Kardeşlik edinme.
MUAHED
Zimmi kâfir.
MUAHEDAT
(Muâhede. C.) Muâhedeler, antlaşmalar.
MUAHEDE
Karşılıklı yeminleşme, anlaşma. Devletler arasında andlaşma.
MUAHEDE-İ İTTİFAKİYYE
Bir savaş çıktığında birbirlerini desteklemek üzere iki veya daha fazla devletler arasında yapılan andlaşma.
MUAHEDE-İ TİCARÎ
Yalnız ticâret işleriyle alâkalı olmak üzere devletler arasında yapılan andlaşma.
MUAHEDE-NAME
f. Ahdleşmenin yazıldığı ve imzalandığı kâğıt.
MUAHEZ
Muâheze olunan. Tenkid edilen, çekiştirilen.
MUAHEZAT
(Muâheze. C.) (Ahz. den) Tenkid ve itirazlar. * Azarlama ve paylamalar. Çıkışmalar.
MUAHEZE
Azarlama. Çıkışma. Darılma. Alay eder tarzda karşısındakini küçümseme. Tenkid.
MUAHEZEKÂR
f. Tenkid ve itiraz edici. * Azarlayıp çıkışan. Paylayan.
MUAHHAR
Sonraya bırakılmış, te'hir edilmiş, geriye bırakılmış. Sonradan.
MUAHHAREN
Sonradan, bilâhare. Muahhar olarak.
MUAHİD
Andlaşma yapanlardan her biri. Yeminli ve anlaşmalı olanlardan her biri. * İslâm hükümetine vergi ödeyerek kendini himâye ettiren gayr-ı müslim. (Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) Arab müşriklerinden muâhid ve halifleri vardı, beraber harbe giderlerdi.)
MUAHİZ
(Ahz. den) Çekiştiren, muâheze eden. Tenkid edip itiraz eden.
MUAKAB
Cezalandırılmış.
MUAKABE
Bir kimseyi cezalandırma. Cezaya çarpma.
MUAKADE
(Akd. den) Mukavele yapma. Akid yapma. Anlaşma.
MUAKARA
Nefret etmek.
MUAKIB
Cezalandıran. * Takibeden.
MUAKİD
Birbiriyle akid yapan, sözleşen.
MUAKKAB
(Akab. dan) Ardına düşülmüş, tâkib olunmuş, peşinden gidilmiş.