P Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • PARAZİT

    Yun. Radyo gibi ses veya elektrik âletlerinin zırıltı ve gürültü çıkarması. * Başka bir hayvan veya nebatın üzerinde onun zararına yaşayan canlı. Asalak. Tufeylî.
  • PARÇE

    f. Ufak şey, küçük nesne, parça.
  • PARDUZ

    f. Eskici, yamacı.
  • PARE

    f. Cüz, parça. Kesinti. * Para. Kuruşun kırkta biri. * Kur'an-ı Kerim'in otuz kısmından bir kısmı, bir cüz'ü. * Sayı, bölük. * "Parça" mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Meh-pâre $ : Ay parçası. * Güzel. Yek-pâre $ : Tek parça, bir parça.
  • PARE-DUZ

    f. Eskici, yamacı.
  • PA-RENC

    f. Ayak teri. Ücret.
  • PARE-PARE

    f. Parça parça.
  • PARGÎ

    f. Mutfak ve banyo sularının toplandığı çukur. * Orospuluk.
  • PARİN

    (Pârine) f. Geçen yılki, geçen sene olan, bıldırki.
  • PARİR

    f. Dayak, destek, direk.
  • PARLAMENTO

    İng. Millet meclisi. Milletvekillerinden meydana gelen meclis ve senatonun tamamı.
  • PARS

    f. Dine bağlı kimse. * Nâmuslu, iffetli, temiz ve doğru insan. * Fars milleti, İran kavmi.
  • PARSAL

    f. Geçen yıl, bıldır.
  • PARSE

    f. Dilencilik.
  • PARSEL

    Fr. Bir maksatla ayrılarak sınırlandırılmış arazi parçası.
  • PARSENG

    f. Teraziyi denkleştirmek için kefesine konulan şey.
  • PARTİZAN

    Fr. Kendi partisine aşırı düşkün olup başkasına hak tanımak istemeyen kimse.
  • PARU

    (Pârub) f. Kocakarı, acûze.
  • PARULE

    f. Şakacı, lâtifeci. * Yonga. * Hayırsız ve işe yaramaz kişi.
  • PARYAB

    f. Irmak ve çay suyu ile sulanan ekin.
  • PAS

    f. Gecenin sekizde biri. * Gözetleme, bekleme. * Keder, hüzün, gam. * İç sıkıntısı.
  • PA-SAR

    f. Tekme. Tepme.
  • PASBAN (PÂSUBAN)

    f. Nöbetçi, gece bekçisi, bekçi.
  • PASBANÎ

    f. Bekçilik.
  • PASDAR

    f. Gece bekçisi.
  • PASDARÎ

    f. Bekçilik, gözcülük.
  • PA-SEBÜK

    f. İşine sarılmış, ayağına çabuk.
  • PASEK

    f. Esneme, esneyiş.
  • PA-SİTADE

    f. Ayakta duran. Kaim.
  • PASKAL (PASCAL)

    Fr. Hristiyanlıkta dindarlığı ile beraber fizik, edebiyat, hesap, hendese ve felsefede (Milâdi 17. asırda) büyük bir âlim olarak tanınmıştır.
  • PAS-PAR

    f. Tekme.
  • PASTORAL

    Yun. Kır hayatına, köy âlemine dair yazılan manzume.
  • PASUH

    f. Karşılık, cevap.
  • PASUHGÜZAR

    f. Cevap veren, karşılık veren.
  • PASUHŞİNEV

    f. Cevabı dinleyen.
  • PA-SÜVAR

    f. Yaya olan, yaya, piyade.
  • PASVAN

    f. Gece bekçisi.
  • PAŞ

    f. "Serpen, saçan, dağıtan" mânâsında birleşik kelimeler yapılır.
  • PAŞ PAŞ

    f. Parça parça, ufak ufak. * Dağınık.
  • PAŞA

    Sivillerle askerlerin ileri gelenlerinin bir kısmına verilen resmi ünvandı. Osmanlıların ilk devirlerinde bu ünvan, hânedân mensublarıyla yalnız bir kısım idare adamlarına verilirken sonradan askeriden "mir-i liva" ve daha yüksek rütbede olanlarla; mülkiyeden vezir, beylerbeyi, mir-i miran ve mir-ül ümera rütbelerine tahsis edilmiştir. Damat Paşa, Ağa Paşa, Vali Paşa o cümledendir.Paşa kelimesinin aslı hakkında pek çok ihtilâf vardır. Lügat erbabının bazıları, Farsça "Pây-i şah" lâfzından değiştirilmiş olduğunu; bâzıları da Türkçede büyük birâder mânasına gelen "Beşe" kelimesinin telâffuzunun zamanla "paşa"ya değiştiğini; bir kısmı da evin, ailenin büyüğü, reisi anlamına gelen "Baş ağa" dan tahrif edildiğini yazarlar. Ayrıca Türklerde büyük evlâda da paşa derler. Paşa tâbiri, hürmet ifadesi olarak, ulema ve meşâyihten bazılarına da verilmiştir. Bugün dilimizde generâl anlamına kullanılır. (O.T.D.S.)
  • PAŞALI

    Paşa ünvanını alan vezir ve beylerbeyi gibi büyük devlet adamlarının hizmetinde bulunan gedikli ağalar.
  • PAŞAN

    f. Saçan, saçıcı.
  • PAŞAZÂDE

    Paşa oğlu.
  • PAŞENDE

    f. Saçan, dağıtan, saçıcı.
  • PAŞİB

    f. Basamak, merdiven.
  • PAŞİDE

    f. Saçılmış, serpilmiş, dağılmış.
  • PAŞNA

    f. Topuk, ökçe.
  • PAŞNİN

    f. Ağaç ve tahta parçaları.
  • PATİLE

    f. Tencere.
  • PATİNÎ

    f. Harman yabası.