Cömert, eli açık sahavet sahibi ve civanmert olan.
SAMİÎN
(Samiûn) Dinleyiciler. * Bir nevi icraatta alâkadar olmayıp dinleyici olanlar, devam edenler.
SAMİL
Kuru, yâbis.
SAMİM
İç, asıl, öz.
SAMİMÂNE
f. Samimi olarak. İçten duyarak, riyasızlıkla.
SAMİMÎ
İçten, gönülden, candan. * İçli, dışlı.
SAMİMİYET
İçten ve kalbden olan sevgi ve bağlılık.(Niyet-i hâlisenin dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bahusus lillâh için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde; ciddi, samimi tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hatta şöyle bir cemaatın şahs-ı manevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir. İnayata mazhar olur. M.)
SAMİM-ÜL KALB
Kalbin içi.
SAMİN
Semiz, yağlı, besili.
SAMİN(E)
Sekizinci.
SAMİNEN
Sekizinci olarak. Sekizinci derecede.
SAMİR
Yemişli, meyvalı ağaç.
SAMİR
Gece toplantıları.
SAMİRÎ
Hz. Musa Peygamber zamanında Yahudileri şirke sevk eden. Hz. Musa'nın (A.S.) bulunmadığı yerde kavmini yaptığı buzağı heykeline taptırmağa çalışan bir yahudi.