S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SANİYE

    Dakikanın altmışta birisi. Çok kısa bir zaman.
  • SA'NİYE

    Takkenin tepesi.
  • SANİYEN

    İkinci olarak. İkinci derecede.
  • SANSÜR

    Fr. Neşr olacak şeylerin (kitap, film veya mektubların) hükümetçe kontrol edilmesi işi.
  • SANTİT

    Ulu, kerim kişi.
  • SANTRİFÜJ

    yun. Merkezden uzaklaşan kuvvet. Merkezkaç kuvvet. (Bak: Kuvve-i an-il merkeziye)
  • SANVAN

    (Sunvân) (C.: Esvane) Kaftan. * Giyecek eşyaların muhafaza edildiği dolap veya sandık.
  • SAR

    İntikam, öç.
  • SAR

    f. Yer, mekân bildiren, birleşik kelimeler yapılan bir ek'tir. Bir şeyin kesretle bulunduğunu gösterir. Meselâ: Kühsar $ : Çok dağlık yer.
  • SA'R

    Ateşin alevlenmesi.
  • SA'R

    Katil zehiri. * Kısa boylu adam. * Küçük hıyar. * Yaban soğanının kökü.
  • SAR'

    Düşmek. * Yıkıp yere çalmak. * Edb: Şiirin beytini iki mısra' veya iki kafiyeli yapmak. * Tıb: Bir hastalık ki, teneffüs cihâzını his ve hareketten meneder.
  • SARA

    Rengi değişmiş olan su.
  • SARA

    f. Hâlis, saf, katıksız. *Hz. İbrahim'in (A.S.) birinci zevcesinin ismi.
  • SAR'A

    Tıb : Bir nevi baygınlık hastalığı.
  • SARA'

    Sararmış hanzal otu.
  • SARAD

    Yer bağırsağı.
  • SARAH

    Her şeyin hâlis ve safisi.
  • SARAHAT

    Sarih olmak, zâhir olmak. Açıklık. * Kaymağı alınmış süt.
  • SARAHATEN

    Açık ve sarih olarak. Açıktan açığa.
  • SARAMET

    Yiğitlik, mertlik.
  • SA'RAN (SA'REVÂN)

    Koyunun memesinin etrafında olan ve memeye benzeyen sivilceler.
  • SARARÎ

    (C.: Sarariyyûn) Gemici.
  • SARASIR

    (Sarsar. C.) şiddetli ve gürültülü rüzgârlar.
  • SARASIRA

    Şam vilâyetinde yetişen bir otun adı.
  • SARAT

    Suyun çok durmaktan dolayı renginin ve kokusunun değişmesi.
  • SARAY

    (Seray) f. Büyük kimselerin veya padişahların oturduğu yüksek ve büyük bina. Büyük, muntazam ve tantanalı konak, ev.
  • SARB (SAREB)

    Sütü birbiri üstüne sağmak. * Bevlini hapsetmek. * Çok ekşimiş süt. * "Zamk-ı talh" denilen ağaç sakızı.
  • SARBAN

    f. Deve sürücüsü. Deveci.
  • SARD

    Nüfuz etmek, sözü geçer olmak. * Katıksız, saf, hâlis. * Soğuk.
  • SARDAH (SIRDÂH)

    Düz yer. * Sahrâ, çöl.
  • SARE

    (C.: Savâr) Hâcet, ihtiyaç. * Susuzluk.
  • SARE

    Cemaat, topluluk.
  • SARE

    (Sayr : Olmak. dan) Oldu (meâlinde fiil).
  • SARF

    (C.: Süruf) Harcama, masraf, gider. * Fazl. * Hile. * Men etme. Bir kimseyi yolundan ve işinden ayırıp başka tarafa yöneltme. * Farz. * Gr: Bir lisanı meydana getiren kelimelerin değişmesinden, birbirinden türemesinden bahseden ilim şubesi. Kelime bilgisi. Kelime şekli bilgisi. Morfoloji. Tasrif çeşitlerini, isim ve fiil nevilerini öğreten ilim. * Para bozma.
  • SARF U NAHİV

    Dilbilgisi. Gramer.
  • SARFE

    Boncuk. * Nurlu bir yıldız ismi.
  • SARFE MEZHEBİ

    Kur'an-ı Kerim'in mu'cize olduğuna dair ikinci mercuh bir mezheb ismi.(İ'caz-ı Kur'an'da iki mezheb var. Mezheb-i ekser ve râcih odur ki, Kur'an'daki letaif-i belâgat ve mezaya-yı meâni, kudret-i beşerin fevkindedir.İkinci mercuh mezheb odur ki:Kur'an'ın bir suresine muâraza, kudret-i beşer dâhilindedir. Fakat Cenab-ı Hak, mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) olarak men etmiş. Nasıl ki bir adam ayağa kalkabilir, fakat eser-i mu'cize olarak bir Nebi dese ki: "Sen kalkamıyacaksın." O da kalkamazsa, mu'cize olur. Şu mezheb-i mercuha, Sarfe Mezhebi denilir. Yâni Cenab-ı Hak cin ve insi men'etmiş ki; Kur'an'ın bir suresine mukabele edemesinler. Eğer men'etmeseydi, cin ve ins bir suresine mukabele ederdi. İşte bu mezhebe göre "Bir kelimesine de muâraza edilmez" diyen ulemânın sözleri hakikattır. Çünkü mâdem Cenab-ı Hak i'caz için onları men'etmiş, muârazaya ağızlarını açamazlar. Ağızlarını açsalar da, izn-i İlâhî olmazsa, kelimeyi çıkaramazlar. M.)
  • SARF-I MEHÂRET

    Maharet sarfetme.
  • SARF-I NAZAR

    Bir şeyden vazgeçme, cayma. * Nazar-ı itibare almama.
  • SARF-I ZİHN

    Akıl sarfetme, akıl harcama.
  • SARFÎ

    (Sarfiye) Masrafa, sarfa ait, gidere dair. * Gr: Sarf kaidesine dair, gramere ait, dilbilgisiyle ilgili.
  • SARFİYYAT

    Masraflar, giderler.
  • SARH

    (C.: Suruh) Büyük köşk, yüksek yapı.
  • SARHA

    Çağırmak, bağırmak, feryad etmek.
  • SÂRIK

    (Sârıka) Çalan, hırsızlık yapan. Hırsız.
  • SÂRIKANE

    f. Hırsız gibi, hırsızcasına.
  • SARİ

    f. Süren, sürücü.
  • SARİ

    (Sâriye) Sirayet eden, bulaşıcı, geçici olan. Genişleyip başkasına da geçmeğe, yayılmağa müstaid olan.
  • SARİ'

    Düşmüş. Yere düşmüş sar'alı kimse.