(Sunvân) (C.: Esvane) Kaftan. * Giyecek eşyaların muhafaza edildiği dolap veya sandık.
SAR
İntikam, öç.
SAR
f. Yer, mekân bildiren, birleşik kelimeler yapılan bir ek'tir. Bir şeyin kesretle bulunduğunu gösterir. Meselâ: Kühsar $ : Çok dağlık yer.
SA'R
Ateşin alevlenmesi.
SA'R
Katil zehiri. * Kısa boylu adam. * Küçük hıyar. * Yaban soğanının kökü.
SAR'
Düşmek. * Yıkıp yere çalmak. * Edb: Şiirin beytini iki mısra' veya iki kafiyeli yapmak. * Tıb: Bir hastalık ki, teneffüs cihâzını his ve hareketten meneder.
SARA
Rengi değişmiş olan su.
SARA
f. Hâlis, saf, katıksız. *Hz. İbrahim'in (A.S.) birinci zevcesinin ismi.
SAR'A
Tıb : Bir nevi baygınlık hastalığı.
SARA'
Sararmış hanzal otu.
SARAD
Yer bağırsağı.
SARAH
Her şeyin hâlis ve safisi.
SARAHAT
Sarih olmak, zâhir olmak. Açıklık. * Kaymağı alınmış süt.
SARAHATEN
Açık ve sarih olarak. Açıktan açığa.
SARAMET
Yiğitlik, mertlik.
SA'RAN (SA'REVÂN)
Koyunun memesinin etrafında olan ve memeye benzeyen sivilceler.
SARARÎ
(C.: Sarariyyûn) Gemici.
SARASIR
(Sarsar. C.) şiddetli ve gürültülü rüzgârlar.
SARASIRA
Şam vilâyetinde yetişen bir otun adı.
SARAT
Suyun çok durmaktan dolayı renginin ve kokusunun değişmesi.
SARAY
(Seray) f. Büyük kimselerin veya padişahların oturduğu yüksek ve büyük bina. Büyük, muntazam ve tantanalı konak, ev.
SARB (SAREB)
Sütü birbiri üstüne sağmak. * Bevlini hapsetmek. * Çok ekşimiş süt. * "Zamk-ı talh" denilen ağaç sakızı.
SARBAN
f. Deve sürücüsü. Deveci.
SARD
Nüfuz etmek, sözü geçer olmak. * Katıksız, saf, hâlis. * Soğuk.
SARDAH (SIRDÂH)
Düz yer. * Sahrâ, çöl.
SARE
(C.: Savâr) Hâcet, ihtiyaç. * Susuzluk.
SARE
Cemaat, topluluk.
SARE
(Sayr : Olmak. dan) Oldu (meâlinde fiil).
SARF
(C.: Süruf) Harcama, masraf, gider. * Fazl. * Hile. * Men etme. Bir kimseyi yolundan ve işinden ayırıp başka tarafa yöneltme. * Farz. * Gr: Bir lisanı meydana getiren kelimelerin değişmesinden, birbirinden türemesinden bahseden ilim şubesi. Kelime bilgisi. Kelime şekli bilgisi. Morfoloji. Tasrif çeşitlerini, isim ve fiil nevilerini öğreten ilim. * Para bozma.
SARF U NAHİV
Dilbilgisi. Gramer.
SARFE
Boncuk. * Nurlu bir yıldız ismi.
SARFE MEZHEBİ
Kur'an-ı Kerim'in mu'cize olduğuna dair ikinci mercuh bir mezheb ismi.(İ'caz-ı Kur'an'da iki mezheb var. Mezheb-i ekser ve râcih odur ki, Kur'an'daki letaif-i belâgat ve mezaya-yı meâni, kudret-i beşerin fevkindedir.İkinci mercuh mezheb odur ki:Kur'an'ın bir suresine muâraza, kudret-i beşer dâhilindedir. Fakat Cenab-ı Hak, mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) olarak men etmiş. Nasıl ki bir adam ayağa kalkabilir, fakat eser-i mu'cize olarak bir Nebi dese ki: "Sen kalkamıyacaksın." O da kalkamazsa, mu'cize olur. Şu mezheb-i mercuha, Sarfe Mezhebi denilir. Yâni Cenab-ı Hak cin ve insi men'etmiş ki; Kur'an'ın bir suresine mukabele edemesinler. Eğer men'etmeseydi, cin ve ins bir suresine mukabele ederdi. İşte bu mezhebe göre "Bir kelimesine de muâraza edilmez" diyen ulemânın sözleri hakikattır. Çünkü mâdem Cenab-ı Hak i'caz için onları men'etmiş, muârazaya ağızlarını açamazlar. Ağızlarını açsalar da, izn-i İlâhî olmazsa, kelimeyi çıkaramazlar. M.)
SARF-I MEHÂRET
Maharet sarfetme.
SARF-I NAZAR
Bir şeyden vazgeçme, cayma. * Nazar-ı itibare almama.