Sarfeden. Para işleri ile uğraşan. * Cevherci, kuyumcu. Cevherin kıymetini san'atı ile azaltan veya çoğaltan.
SARRAFÂN
(Sarraf. C.) Sarraflar.
SARRAM
Ham deri satıcısı.
SARRAR
Orak kuşu denilen ve yaz sıcaklarında öten bir hayvan.
SARRE
Kapı, kalem ve semer cızıldaması. * Çağırıp söylemek. * Sayha, yüksek ses.
SARSAR
Gürültü ile gelen pek soğuk rüzgâr, yel. Kasırga. * Ağustos böceği.
SARSARA
Doğan sesi. * Horoz sesi.
SARSARANİ
(C.: Sarsaraniyyât) Bir deve cinsi. * Bir cins balık.
SARUC
Alçı. * Hamam otu.
SARY
Kalem ve kapı cızıltısı.
SA'SA
İnci, sedef.
SA'SA
Dağılmış develer.
SA'SAA
Perakende etmek, dağıtmak.
SA'SAA
Keçiyi sağmak için çağırmak.
SA'SAE
Köpek eniğinin gözü açılmadan gözünü depretip bakmak istemesi.
SASANİLER
İran'da ikibin yıl önce devlet kuran bir sülâledirler. İlk meşhur hükümdarları Erdeşir'dir. Devleti kuvvetlendirdi ve Doğu Anadolu'yu Romalılardan aldı. Ünlü pâdişahlarından ve âdil ismi ile tanınan Nuşirevan İslâmiyetten önce yaşamıştır. Altıyüz seneden ziyade devletleri devam eden Sâsâniler, İslâmiyetin karşısında sarsılmışlar, nihayet 636'da Nihavend muharebesi ile ortadan kaldırılmışlardır.
SA'SEA
Âciz olmak. * Sözünde kasır olmak.
SASİM
Kara ağaç. * Abnus ağacı.
SAT'
Yüksek olmak. Kesmek, kat'etmek.
SA'TER
Güvey otu. * Kekik otu.
SA'TERÎ
şen ve keyifli kimse. * Kekik otu ile alâkalı. * Soytarı.
SATH
(Bak: Satıh)
SATHEN
Dış yüzden, dıştan.
SATH-I ARZ
Yer yüzü. Ruy-i zemin.
SATH-I DERYA
Denizin yüzü.
SATHÎ
Görünüşe göre, derinliğine dalmadan, üstünkörü olarak, satha dâir ve âit.
SATHİYÂT
Sathi ve âdi şeyler.
SATHİYYEN
Dıştan, dış yüzden. * Üstten. Derinleştirmeden.
SATI'
(Sâtı'a) Yükselerek meydana çıkan. * Yükselerek görünen. Nur saçan. Parlak.