(C.: Siyeb) Adak için ayrılıp üstüne binilmeyen ve sütü içilmeyen dişi deve. * "Ümm-ül bahire" adı verilen ve peşpeşe üç dişi deve doğuran deve. Bu deveye de binilmez, sütü sağılmaz. Yabana salarlar, ölünceye kadar gezer.
SAYİDE
f. Eskimiş, yıpranmış. * Ezilmiş, sürülmüş.
SAYİFE
(C.: Sayifât) Ufak, yumuşak kum.
SAYİFET
Rum gazası. (Çünki çok yağmurlu ve karlı yer olduğundan yaz günlerinde gaza yaparlardı.)
SAYİL
Alında olan beyazlık. * Burun kamışı.
SAYİME
(C.: Sevâyim) Yılın ekserinde yabanda yürüyen davar.
SAYİR
Bakan, seyreden. Seyredici.
SAYİS
(Siyaset. den) At uşağı, seyis. Koyun güdücü.
SAYİS-HANE
f. Üzerine yük yüklenip yolcunun da bindiği hayvan.
f. (Sâhten: Yapmak mastarından emir köküdür) Eden, yapan, uyduran, düzen mânalarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Evham-saz $ : Evham veren.
SAZEC
(C.: Sevâzic) Sâde, basit.
SAZENDE
(C.: Sâzendegân) f. Çalgıcı. * Düzenleyici, yapıcı.
SAZÎ
f. Düzenleyicilik, yapıcılık.
SAZKÂR
f. Uygun, muvafık.
SAZKÂRÎ
f. Uygunluk, muvafakat.
SE
f. Üç.
SE
Kur'an alfabesinin dördüncü harfidir. Ebced hesabında 500 sayısının karşılığıdır.
SEA
Güç, iktidar.
SEAB
(C.: Sâbân) Sel yolu. Su akıtmak mânasına mastar.
SEABİB
(Su'bub. C.) Saf su akan yerler.
SEABİB
Salya.
SEABİN
(Su'bân. C.) Büyük yılanlar, ejderhalar.
SEAF
Devenin ağzında olan bir hastalıktır ve burnunun ve gözlerinin kılları dökülür. O devenin erkeğine esaf, dişisine nâfâ denir. * Tırnağın çevresinin kopup ayrılması.
SEALİL
(Sü'lul. C.) Memeler. * Vücudda meydana gelen siğiller.