S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SEHAH

    Yumuşak ve sıcak yer.
  • SEHAİB

    (Sehâbe. C.) Bulutlar.
  • SEHALE

    Altın, gümüş gibi değerli maddelerin kırıntıları.
  • SEHAM

    Sıcak günlerde havada iplik iplik olduğu hayâl edilen nesneler. * Sıcak esen rüzgâr.
  • SEHAM

    Yaş ağaç. * Demir.
  • SEHANE

    Heyet. * Süs, ziynet. * Renk.
  • SEHANET

    Sıcaklık.
  • SEHANET

    Kalınlık. * Sıklık. * Katılık, peklik.
  • SEHAR

    Bir havuç cinsi.
  • SEHAVET

    (Bak: Sahavet)
  • SEHAY

    Nâme üstüne nesne bağlamak. * Keşf etmek. * Kabuk soymak.
  • SEHAYA

    (Sehâ. C.) Beyin zarları.
  • SEHB

    Sahra, çöl. Düz yer. * Çok söylemek, çok konuşmak.
  • SEHB

    Çekmek. * şiddetle yemek ve içmek.
  • SEHBA

    Üç ayaklı küçük masa. * İdama mahkûm olanların idam edildiği üç ayaklı âlet.
  • SEHBEL

    Büyük, iri vücutlu, şişman deve. * Büyük ve geniş tuluk. * Büyük keler.
  • SEHC

    Seyretmek. * Ezmek.
  • SEHEF

    Çok susamak.
  • SEHEK

    Balık kokusu. * Demir pası. * Rüzgârın yerden savurduğu toprak. * Bir şeyin pis pis kokması.
  • SEHEM

    (C.: Sihâm-Eshüm-Sehmân) Ok. * Nâsib.
  • SEHER

    Tan. Sabah olmağa başladığı vakit. * Fık: İkinci fecirden biraz evvel olan vakit."Seherlerde eser bâd-ı tecelliUyan ey gözlerim vakt-i seherde." (S.)
  • SEHER

    Geceleri uyumayıp uyanık durma hastalığı.
  • SEHERGÂH

    f. Sabahlık. Sabah zamanı. Sabah vaktine âit.
  • SEHERHÎZ

    f. Sabahları erken kalkan. Erkenci. * Sabahleyin esen.
  • SEHF

    Maktulün can çekişirken olan ıztırabı, acısı.
  • SEHH

    Dökmek.
  • SEHHA'

    (Sehh'ten mübalağa sigası) "Çok dökücü" mânasına gelir.
  • SEHHAC

    Yeri eliyle veya ayağıyla sıyıran kimse.
  • SEHHAH

    (Mübalağa ile) Semiz ve besili nesne.
  • SEHHAR

    (Sihir. den) Büyü gibi bir kuvvetle çeken. Büyü yapan. * Çok aldatıcı.
  • SEHİ

    f. Düz, doğru. * Fidan gibi boy.
  • SEHİ-KAMET

    f. Düzgün boy.
  • SEHİL

    Bükülmemiş iplik. * Bir kat bükülmüş iplik. * İpliği bir kat olan bez. * Eşeğin göğsünden gelen hırıltı.
  • SEHİM

    Hisse sâhibi. Hissedar.
  • SEHİN

    Altı görünmeyen sık ve kalın nesne.
  • SEHİNE

    Bulamaç aşı.
  • SEHL

    Kolay. * Toprağı yumuşak düz yer. * Sâde.
  • SEHL

    (C.: Sühul) Beyaz pamuk bezinden olan elbise. * Nakit, para. nakit akçe. * İpliği bir kat bükmek. * Ezmek. * Dövmek.
  • SEHL

    Yere yayılmak, döşenmek.
  • SEHLEN

    Kolaylıkla, kolay surette.
  • SEHL-İ MÜMTENİ'

    Edb: "Hem kolay, hem güç" mânasına bir tâbirdir. Yazılışı veya söylenişi kolay göründüğü hâlde taklidine kalkışınca, taklidi imkânsız eser demektir.
  • SEHLTER

    f. En kolay, çok kolay.
  • SEHL-ÜL ME'HAZ

    Kolay olarak alıncak ve elde edilecek şey.
  • SEHM

    f. Dehşet, korku.
  • SEHM

    Ok. * Hisse. nasib * Kısım. * Hazine geliri. * Korku, dehşet. * Hazz. * Yay.
  • SEHMA'

    Dübür, mak'ad, kıç. * Ağaç.
  • SEHME

    Karalık, siyahlık.
  • SEHM-GİN

    f. Korkunç, korkulu.
  • SEHM-NÂK

    f. Korkunç, korkulu.
  • SEHNA'

    Heyet. * Suret.