Hâlin ve durumun değişmesi. Yüzün renginin değişmesi.
SEHV
Hata, yanlış, yanılma.
SEHV
Keşfetmek, bulmak. * İzâle etmek. * Kabuk soymak.
SEHVA'
Geceden bir saat.
SEHVE
Ev önünde yapılan sofa. * Gevşek yürüyüşlü deve.
SEHVEN
Yanlışlıkla, yanılmak suretiyle.
SEHV-İ KALEM
Yanlış yazılış, kalem yanlışı.
SEHV-İ MÜRETTİB
Mürettibin matbaada yaptığı yanlışlık.
SEHV-İ SARİH
Pek açık yanlış.
SEHV-İ TERTİB
Tertib yanlışı, dizme yanlışı.
SEHVİYAT
(Sehv. C.) Yanlışlar, yanlışlıklar, sehivler.
SEK'
Gitmek.
SEKA'
Kulağı olmayan dişi hayvan.
SEKAB
Yakınlık.
SEKAB
Dayanıp itimat edilen, güvenilen.
SEKAF
Uzunluk.
SEKAF
Kabile, soy. Nisbet.
SEKAFE
Akıllılık.
SEKAL
(C.: Eskâl) Misafir. * Mal, mülk, metâ. * Ev metaı, ev eşyası. * İns ve cinnin bir ünvanı. (Bak: Sakalân)(Sekal, meta-i beyt yani ev eşyasıdır. Ayrıca sekal: Misafirin yani yolcunun ağırlık tabir olunan meta ve ailesine ve sahibinin çok zaman kullanmayıp sakladığı kıymetli şeye denir.İns ü cinne sekaleyn denilmesi, arzın içinde ve üzerinde bulunmaları itibariyle onun sekali, ağırlığı gibi olmalarından, yahut amellerinin günahlarının ağırlığındandır denilmiştir.) (E.T.)
SEKAM
Hastalık. İllet. Bozukluk. (Bak: Sakam)
SEKB
Su dökmek. Su dökülme.
SEKBAN
f. Köpek besleyicisi. * Padişahın köpeklerini av yerine götüren seyman. * Vaktiyle Yeniçeri Ordusunda bir asker sınıfının ismi. * Köy düğününde silâhlı ve oyun yapan gençler kafilesi. (Türkçede seğmen denir.)
SEKBE
(C.: Sekebât) Başta olan kepek. * Takke.
SEKEBE
Güzel kokulu bir ağaç.
SEKEL
Musibet, belâ. * Çocuğun ölümü.
SEKEM
Yolun orta yeri. * Lâzım olmak, icab etmek.
SEKEN
Ev ahâlisi. * Mesken, ev. * Kalbin teskin olduğu nesne.
SEKENE
Sâkin olanlar, oturanlar. Bir yerde devamlı oturanlar.
SEKENE-İ ARZ
Yeryüzünde bulunan mahlûkat.
SEKENE-İ KARYE
Köyde oturanlar. Köyün sâkinleri.
SEKER
Hurma şarabı.
SEKERAT
Sarhoşluk. * Hayretler. şiddetler. * Mestlikler.
SEKERAT-ÜL MEVT
Ölüm halindeki kimsenin kendinden geçmesi, can çekişmesi hali.
SEKF
Bulmak.
SEKİ
Direğin altında konulan taş ayak, kürsü taşı, kapıların yanlarında ve bahçelerde havuzların etrafında yapılan sed ve peyke, odaların zeminden yüksekçe olarak bir kısmına yapılan döşeme yerlerinde kullanılır bir tabirdir. * Atın ayağındaki beyaz nişana da bu ad verilir. (O.T.D.S.)
SEKİNE(T)
Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti. * Telâş ve hafifliğin zıddıdır. * Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi. (Bu, Sekine isimli duâ, Hazret-i Ali Radıyallâhü Anh gibi evliyânın bildiği ve içerisinde ondokuz harfli ondokuz âyet bulunan çok mühim, sükûnet ve itmi'nan veren bir duâdır. Hizb-ül Envar-ül Hakaik-ın Nuriye'de mevcuttur.)
SEKİT
Kırağı.
SEKK
(C.: Sukûk-Sikâk) Çuvaldız. Çivi. * Alçaklık. * Dar nesne.
SEKK
Seyahat etmek, gezmek.
SEKKA'
Su ulaştıran.
SEKKAB
Delici, delen.
SEKKAK
Bıçakçı, çakıcı.
SEKKAKÎ
(Hi: 555-626) Harzem'li olup edebiyat ve kelâm ilminde çok kıymetli ve mühim bir İslâm âlimidir. "Miftâh-ül Ulûm" isminde sarf ve nahivden ve aruz kafiyesinden bahseden eseri vardır. Sadeddin-i Taftazanî bu kitabı şerhetmiştir.