S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SENKENDAZ

    Eski kalelerde kale dibine sokulan düşmana yukarıdan ağır taşlar vesaire atmak için altı açık cumba gibi çıkmalara verilen addır. Kale kapılarını müdafaa için üst taraflarına da böyle senkendazlar yapılırdı. (O.T.D.S.)
  • SENN

    Zırh çıkarmak. * Halinden döndürmek. * Koymak. * Keskinleştirmek. * Tasvir etmek. * Dökmek.
  • SENT

    Etin kokması.
  • SENUT

    Yere saçılan buğday.
  • SE-PA

    f. Üç ayaklı. Sehpâ.
  • SEPİD

    f. Ak, beyaz.
  • SEPİDE

    f. Tan vakti.
  • SEPİDEDEM

    f. Sabah aydınlığı.
  • SEPİDÎ

    f. Aklık, beyazlık.
  • SEPTİSİZM

    Fr. Fls: Müsbet veya menfi hiçbir kat'i hükme varamıyan ve dâim şüphe içinde olmayı kabul eden sapık felsefe sistemi. Şüphecilik. (Bak: Sofestaî, Sofizm)
  • SEPÜKPÂY

    f. Ayağına çabuk olan.
  • SER

    f. Baş. Tepe. Uç. Nihayet. Zirve. Gaye. * Baş, başkan, reis.
  • SE'R

    İntikam, öç almak. * Kin. * Kısas etmek.
  • SER'

    Üzüm çubuğu. * Yaş ve taze çubuk. * Yumuşak bedenli yiğit. * Uzun boylu adam.
  • SER'

    Yumurtlamak.
  • SERA

    Yer, toprak. Arz. * Malı çok olmak. Zengin olmak.
  • SERA

    f. "Şarkı söyleyen" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Nağme-serâ $ : Şarkı söyleyen, nağme söyleyen.
  • SERA'

    Yay yapımında kullanılan bir ağaç cinsi.
  • SERAB

    Şaşkın hâle gelme. Çorak yerlerde, çölde sıcak ve ışığın te'siriyle ileride, yakında yahut ufukta su veya yeşillik var gibi görünme hâdisesi.(Ey serab-ı gururu, şarab-ı tahur zanneden Said-i hodfuruş! Hikmet, hayr-ı kesir olduğunu işittin. Fakat yanlış yola gitmiştin. Şu kitab-ı kâinatın hikmetini maânisinde aramadın. Gittin nukuşunda taharri ettin. R.N.)
  • SERABİL

    (Sirbâl. C.) Gömlekler.
  • SERABİSTAN

    f. Serap yeri. (Fâni, bekasız dünyadan kinayedir.)
  • SERAÇE

    f. Küçük saray. Küçük konak. Saraycık.
  • SERADİK

    (Sürâdik) Padişaha mahsus çadır perdesi veya büyük sarayın perdesi. * Cibinlik tarzında yapılan perdeden oda.
  • SERADİKAT

    Padişaha mahsus perdeler.
  • SERAFİL

    (C.: Serâfilât) Şalvar. Don.
  • SER-AGAZ

    f. Yeniden ve baştan başlama.
  • SERAH

    Kıl taramak. * Halâs etmek. * Davar gütmek. * Eşini boşamak.
  • SERAHİN

    (Sirhân. C.) Yırtıcı hayvanlardan olan kurtlar.
  • SERAHOR

    Osmanlı İmparatorluğunun ilk devirlerinde ordunun bir yerden başka bir yere hareketinde yolların yapılması ile beraber ağırlıkların nakil vesairesi veyahut memleket içinde zelzele, deprem gibi bir âfetin vukuuyla harap olan yerlerin hemen tamir edilmesi işlerinde kullanılanlara verilen addır.
  • SERAİR

    (Sır. C.) Gizli şeyler, sırlar.
  • SERAİR-İ VÜCUD

    Yaradılış sırları.
  • SERAK

    Hırsızlık yapmak.
  • SERAMAC

    f. Boyunduruk.
  • SER-AMED

    (C.: Ser-âmedan) f. İleri gelen, başta bulunan.
  • SER'AN

    Evmek, acele etmek.
  • SERAPA

    f. Bir uçtan bir uca. Baştan ayağa kadar.
  • SERA-PERDE

    f. Saray perdesi. Eskiden harem dairesinin önüne çekilen büyük perde. * Padişah çadırı, otağ.
  • SERAR

    Ayın son gecesi.
  • SERARE

    İyilik. * Şeref.
  • SERARİ

    (Süriyye. C.) Câriyeler, odalıklar.
  • SERASER

    f. Baştan başa, bütün, hep mecmuan, külliyen.
  • SERASİME

    f. Sersem.
  • SERASİMEGÎ

    f. Sersemlik.
  • SERASKER

    f. Ordu kumandanı. Komutan. * Harbiye nâzırı, milli savunma bakanı.
  • SERATÎ

    Keskin.
  • SERAVİL

    (C.: Serâvilât) İç donu. * Şalvar.
  • SERAY

    f. Büyük konak, kâşâne. * Saray. * Hükümet konağı.
  • SERAYA

    (Seriye. C.) Düşman üzerine yollanan askerler.
  • SERAY-DAR

    f. Eskiden büyük yerlerde yemek ve sofra işlerine bakan kimse.
  • SERAYENDE

    (C.: Serâyendegân) Şarkıcı, şarkı söyliyen.