S Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • SIFÂT-I HÂSSA

    Hususi sıfatlar, şahsa ait sıfatlar.
  • SIFÂT-I İLÂHİYE

    Allah'a aid sıfatlar. Kendisini ve mânasının zıddını Cenab-ı Hakk'a nisbet caiz olan vasıflar. (Rıza, Rahmet, Gazab... gibi)
  • SIFÂT-I İŞARİYE

    İşaret sıfatları.
  • SIFÂT-I SELBİYE

    Cenab-ı Hakk'ın vahdaniyet, kıdem, beka, kıyam-ı binefsihi, muhalefetün-lilhavâdis gibi sıfatlarıdır. Mânalarında nefiy olduğu için "Selbî" denir. Meselâ: Vahdaniyet, çokluğun; kıdem, fâniliğin nefyi olduğu gibi. (Bak: Sıfât-ı zâtiye)
  • SIFAT-I SEMÂİYE

    Gr: Kelimeye ait, kaideye, gramere uygun olmaksızın işitilmekle öğrenilen sıfat.
  • SIFÂT-I SÜBUTİYE

    Cenab-ı Hakk'ın sıfatları: Hayat, İlim, Sem', Basar, İrade, Kudret, Kelâm, Tekvin sıfatları. Bunlara "Sıfât-ı semaniye" de denir.
  • SIFÂT-I ZÂTİYE

    (Sıfât-ı lâzime - Sıfât-ı vâcibe) Allah'ın zatından ayrılması mümkün olmayan ve zatına lâzım ve vâcib olan sıfatlar. * Tecvidde: Harflerin zâtından ayrılması mümkün olmayan sıfatlarıdır. (Bak: Sıfât-ı ayniye)
  • SIFFÎN

    Hazret-i Ali (R.A.) ile Hazret-i Muaviye (R.A.) arasında vuku bulan muharebelere meydan olmakla şöhret bulmuştur. Sıffîn muharebesinde Hazret-i Ali'nin maiyyetinde 120.000 Hazret-i Muaviye'nin maiyyetinde 90.000 kişi vardı. Hazret-i Ömer'in (R.A.) oğlu Hz. Abdullah da şehid olanların arasında idi. Sıffîn vak'ası 110 gün sürmüş ve doksan muharebe olmuştur.(Hazret-i İmam-ı Ali'nin Vak'a-i Sıffîn'de, Hazret-i Muaviye'nin taraftarlariyle muharebesi ise, hilafet ve saltanatın muharebesidir. Yâni: Hazret-i İmam-ı Ali ahkâm-ı dini ve hakaik-ı İslâmiyeyi ve âhireti esas tutup, saltanatın bir kısım kanunlarını ve siyasetin merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda ediyordu. Hazret-i Muaviye ve taraftarları ise; hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi, saltanat siyasetleriyle takviye etmek için azimeti bırakıp, ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hatâya düştüler. M.)
  • SIFIR

    Hiç. Olmayan bir şeyin ismi. * Hiç bir sayı olmamak. * Müsbetle menfi ortası, eksi ile artının arası. * Fiz: Suyun donma derecesi.
  • SIFIR-ÜL YED

    (Sıfr-ül yed) Mahrum, eli boş.
  • SIFRİD

    (C.: Safârid) Toygar adı verilen küçük kuş.
  • SIFSIL

    Bir ot cinsi.
  • SIFTİT (SIFTÂT)

    Kavi, kuvvetli, iri yarı, cesim kimse.
  • SIGAR

    Çocukluk hali. Küçüklük. Zelli oluş.
  • SIGAR

    Küçükler.
  • SIGAR-I NEFS

    Zelil ve hakir olma hali. Küçüklük, kıymetsizlik.
  • SIGREB

    Küçük dişler.
  • SIHAF

    (Sahfe. C.) Geniş düz kaplar.
  • SIHHAT

    Sağlamlık. Doğruluk. Sağlık. * Edb: Sözün yanlış ve eksik olmamasıdır. (Sözün sağlamlığı diye tercüme edilebilen sıhhat-ı ifade: Bir ibarede zâf-ı te'lif, ta'kid, garabet, tetabu-u izafet, tekrar, tenafür, şivesizlik v.s. gibi kusurlar bulunmamakla tahakkuk eder...)
  • SIHHÎ

    Sıhhata, sağlamlığa, doğruluğa dâir ve müteallik.
  • SIHHİYE

    Sağlık ve hekimlik işleriyle uğraşan dâire. * Sağlık işleri.
  • SIHLE

    (C.: Sehil) Yoğun, büyük nesne.
  • SIHNA'

    (Sıhnat) Balık yahnisi.
  • SIHR

    Damat yahut enişte. * Huk: Karı-kocadan biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki akrabalık.
  • SIHRE

    Kaynana, kayınvâlide.
  • SIHRÎ

    Evlenmelerden meydana gelen akrabalık.
  • SIHRİYET

    Evlenmek suretiyle meydana gelen akrabalık.
  • SIHRİZ

    Kızıl hurma.
  • SIHTİT

    Katı, şiddetli, şedid. * Çok yükselen toz. * Katıksız kavut denilen kavrulmuş un.
  • SIHVE

    (C.: Sahevât) Dağ üstünde yapılan burc.
  • SIKA'

    Kadınların, kirlenmemesi için başörtülerinin üstüne örttükleri ikinci örtü.
  • SIK'AL

    Suda ıslanmış kuru hurma.
  • SIKKE

    Bağlamak, sağlamlaştırmak, muhkem etmek. * Ulaştırmak.
  • SIKKİF

    Çok keskin sirke.
  • SIKLET

    Ağırlık. Mânevi sıkıntı.
  • SIKT

    Ana karnından ölü olarak düşen çocuk. * Çakmaktan düşen ateş.
  • SIKY

    Yer sulamak. Sulu ekin.
  • SILA

    Kavuşmak, ulaşmak, vuslat. * Âşıkın mâşukuna kavuşması. * Doğduğu yeri, hısım akrabayı gidip görme. * Bahşiş, hediye. * Gr: Cümlenin içinde ism-i mensub bulunmasıyla, dahil olduğu cümlenin evvelce mâlum olması iktiza eder. İçinde bulunduğu cümleyi sonradan gelen cümleye bağlamaya yarayan (edip, ederek, ederken) gibi fiil şekli rabt sigası.
  • SILA'

    Kebap. * Isınmak için yakılan ateş.
  • SILAH

    Musâlaha mânâsına mastar.
  • SILA-İ RAHİM

    Hısım akrabayı ve mü'minleri ziyaret etme, onlarla görüşme ve mektuplaşma; alâkayı devam ettirme. * Akrabanın kusurlarını affetme.
  • SILAL

    Yaş ot.
  • SILAME

    (C.: Sılâmât) Bölük, cemaat, topluluk, fırka.
  • SILAT

    (Sıla. C.) Sılalar. * Bahşişler, armağanlar, hediyeler.
  • SILE

    Bir şâire, yazdığı medhiye karşılığı olarak verilen para.
  • SILL

    (C.: Aslâl) Bir nevi ot. * Bir nevi yılan.
  • SILLE

    (C.: Sılât) Vuslat, kavuşma. * Hediye, atâ.
  • SILYANE

    (C.: Salayan) Bakla.
  • SIMAD

    Şişe tıpası.
  • SIMAG

    Ağızın bir tarafı.