(Sebk. den) Bir şeyin öncelik hali. Birisinden ileri geçmek. Bir şeyin geçmişi. * Bağ, bağlantı.
SİBAK U SİYAK
Sözün gelişi. Sözün (öncesinin sonraya olan) uygunluğu.
SİBAK-UL KELÂM
Sözün ilk halindeki bağlantısı, sözün evvelinde geçenden çıkan mânâ.
SİBAR
Cerrahların yara yokladıkları mil.
SİBB
Tülbent. Baş örtüsü.
SİBD
(C.: Esbâd) Belâ, zahmet, meşakkat, dahiye.
SİBKAN
Bitlis veya Van vilâyetleri civarında bir aşiret adıdır.
SİBT
Palamutla dibağat olunmuş sığır derisi.
SİBT
(C.: Esbât) Kişinin oğlundan ve kızından olan evladı. * Torun.
SİCAL
Münavebe. Arab ata sözlerinde: "Harp sicaldir" denir. Yani: Bazan galibiyet ve bazan mağlubiyet ile devam eder. * (Secl. C.) Büyük ve içleri dolu su kovaları.
SİCCİL
Kumlu çamurun taşlaşmış hâli. Kumlu çamurdan terekküb ve tahaccür etmiş taş. * Ateşte pişerek taş gibi olmuş tuğla.
SİCCİN
Sert, şiddetli olan şey. * Dâim olan. * Fâsık ve fâcirlerin amel defterlerinin konulduğu yer. * Cehennemde bir vâdi'nin adı. Fâcirlerin ruhunun gittiği yer.
SİCİL
Resmi vesikaların kaydedildiği kütük denen büyük defter. * Memurların durumu hakkında tutulan dosya.